Marsbahis
Holiganbet
1xbet MobilBetturkey GüncelBetist MobilKralbet Güncelsupertotobet bonusTipobet MobilMatadorbet GirişMariobet Güncel GirişBahis.com girişTarafbet Giriş
1xbet supertotobet
jojobet
ankara escort
escort eryaman
Fapjunk.com
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
Bugun...


Sezer KOYUN

facebook-paylas
Ekonomi bizi yenecek mi?
Tarih: 20-06-2025 14:29:00 Güncelleme: 25-06-2025 07:54:00


Elif; artık her sabah, bir ekonomist gibi uyanıyor.

Alarmı susturur susturmaz ilk yaptığı şey, haber uygulamasını açmak.

Dolar ne kadar, euro yine zıpladı mı, altın uçmuş mu?

Bu sorular onun için finansal değil, hayati sorular.

 

Çünkü; o artık yatırımcı değil, hayatta kalma uzmanı.

Aslında; 34 yaşında, üniversite mezunu, büyük şehirde bir şirkette çalışan biri.

Ama; son iki yıldır aldığı kararlar,

profesyonel uzmanlığından çok; ekonomik sezgilerine dayanıyor.

Zorunda çünkü; maaşı arttıkça hayatı küçülüyor.

 

Maaşı 28 bin lira.

Kulağa fena gelmiyor, özellikle; ortalama bir çalışan için.

Fakat; geçen hafta ev sahibi aradı.

“Bu sene kiran, 14 bin 500 TL değil, 32 bin TL olacak” dedi.

Pazarlık dahi; teklif etmedi.

Piyasa, o kadar sert ki;

ev sahipleri artık kendilerini mini merkez bankası gibi görüyor:

faiz politikası yok, ama; kira politikası var.

Elif bu rakamı duyunca, bir süre sessiz kaldı.

Çalışma hayatında onca dosyayı yöneten, sunumlar yapan, iletişim kuran bu genç kadın;
o anda, sadece içinden şunu geçirdi:

“Taşınsam mı? Ama nereye?”

 

Yeni kiralık ev ilanlarına baktı.

Aynı semtte, aynı metrekarede evler 28 ila 40 bin TL arasında.

Daha dış semtlere indikçe, fiyatlar düşüyor ama; ulaşım maliyeti artıyor.

Metro, metrobüs, aktarma derken;

sabahları, balık istifi toplu taşımada ezilen insanlar geliyor gözünün önüne.

“Ben de onlardan biri olacağım” diye düşündü, istemsizce.

Çünkü; bu bir seçim değil artık.

Bu; sistemin sunduğu, tek yönlü bir yol.

 

Market alışverişi bile; bir operasyon.

Elif artık, alışveriş listesi değil; alışveriş stratejisi hazırlıyor.

"Şu peyniri bu marketten,

yumurtayı online indirimden,

sebzeyi Pazartesi pazarından..."

Her ürün kalemi birer karar anı.

Sadece bugünü değil; haftayı planlıyor.

O gün, 193 TL tuttu kasada.

Sadece dört parça ürün.

Eskiden, haftalık alışverişle bu kadar öderdi.

Şimdi ise; neredeyse her çıkışta yeni bir rekorla karşılaşıyor.

Market fişi, artık; aylık rapor niteliğinde.

Her satır başlığı, enflasyonun başka bir sureti.

Etiket değil; uyarı levhası gibi.

 

Yatırım?

Birikim?

Bunlar, artık uzak kavramlar.

Çünkü; Türk Lirası, yıllar içinde neredeyse dövizin gölgesinde silinmiş.

Elinde üç-beş kuruşla kalakalan insanlar,

“döviz mi alsam, altın mı?” sorusuna cevap ararken;
aslında, sessizce şunu soruyorlar: “Paramı nasıl koruyabilirim?”

Faiz yüksek, ama; hiçbir şeyin fiyatı durmuyor.

Altın desen; rekor kırıyor, döviz kontrol altında ama; hâlâ tırmanışta.

Vadeli mevduat biraz soluklanma sağlıyor ama; asıl sıkıntı başka: güven eksikliği.

Kimse ne olacağını kestiremiyor.

Birikim yapmak yerine, “birazını oraya atayım, birazı burada dursun” deniyor.

Bilinçli yatırım değil, parçalı korunma içgüdüsü.

 

Elif’in çevresindekiler de farklı değil.

Kimi; otomobil almak istemiş, fiyat listesine bakıp;

“bunu alan insan kim?” demiş;

Kimi; kredi çekmek istemiş, aylık taksitleri görünce;

“ben bu parayla ev geçindiririm” demiş.

Artık kimse, araba sahibi olmanın hayalini kurmuyor.

Çünkü; o da bir başka ligde.

Asgari hayatta kalma çizgisi kira + fatura + yemek + ulaşım.

Gerisi fantastik.

Tatile gitmek, kitap almak, dışarıda yemek yemek gibi şeyler;

"lüks tüketim" kategorisine taşındı.

Oysa; bunlar eskiden, hayatın sıradan parçalarıydı.

 

Ekranlarda konuşan uzmanlar;
"enflasyon kontrol altına alınacak",

"döviz sakinleşiyor",

"yabancı yatırımcı geliyor",

"Türkiye büyüyor" diyor.

 

Elif, bunları duyuyor ama; artık duymuyor.

Çünkü; o gün markette, 2 litrelik ayçiçek yağına 145 TL verdi.

Bu büyüme, onun için kağıt üzerinde bir veri.

Gerçekte hissettiği şey, küçülme.

Maaş artıyor ama; yetmiyor.

İşe devam ediyor, ama tükeniyor.

Geleceği planlamak isterken, ay sonunu hesaplamaya geri dönüyor.

 

Ekonomi, grafiklerden ibaret değil.

Yaşamın ta kendisi.

Elif, bunu her gün hissediyor.

Çünkü; her kararı, buharlaşan alım gücüyle vermek zorunda.

Bu sabah, yine aynı şeyleri kontrol edecek:

dolar, altın, kira ilanları, işten çıkarmalar.

Çünkü; her biri, artık onun hayatının direksiyonunda.

Önceden; işini yönetiyordu, şimdi; ekonomik riskleri yönetiyor.

Kimi zaman sessizce,

kimi zaman kafasında onlarca senaryo çevirerek.

 

Ve sonra; yine o soru geliyor: Nereye gidiyoruz?

Elif, bu soruya net bir yanıt veremiyor ama; bir hissi var.

Bu, böyle gitmez.

Ya bir şey kırılacak ya bir şey dönüşecek. Ama; bugünkü gibi kalamayacak.

Çünkü; insanlar artık, kazançla değil; sabırla yaşıyor.

Ve sabır da bir yerden sonra, kendi faizini ister.

 

Belki; bir gün fiyatlar düşmez ama; gelir artar.

Belki; döviz sabitlenmez ama; ekonomi istikrarlı hale gelir.

Belki; ev sahibi olmak değil, ama; kira öderken ezilmemek başarı sayılır.

Belki; Ama, bugünkü hikâyede “belki” bile; bir lüks gibi duruyor.

 

Ve Elif’in en çok eksikliğini hissettiği şey bu: güven.

Paraya değil; geleceğe.

Fiyata değil; istikrara.

Politikaya değil; netliğe.

Çünkü; cüzdandaki eksik, rakamdan çok daha fazlası.

 

Bugün, bir kahve alırken bile düşünüyorsak; sorun, sadece kahvede değil;
düşünmeye mecbur bırakılmakta.

 

Ve Elif, artık sadece ekonomiyi yaşamıyor;

onu taşıyor, sindiriyor ve her gün tekrar yazıyor.

Ama o da biliyor: ekonomi sadece para değil; karar verme özgürlüğüdür.

Ve o özgürlük, şu an; en çok ihtiyacımız olan şey.

 

 

 

sezerkoyun@cratone.com

 

 



Bu yazı 758 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA