![]() |
Tweet |
Girişimcilik ekosistemindeki yükselişe bağlı olarak,
kurulan şirket sayısı da hızla artıyor.
Girişimcilerin, bir markayı hayata geçirme aşamasında;
marka tescil süreçleri, önemli rol oynuyor.
Marka tescili, girişim sahipleri için olumlu bir etki sağlayarak;
hem ticari ilişkilerinde, hem de yatırım organizasyonlarında
kurumsal bir yapıya sahip olmalarını, mümkün kılıyor.
Kırk yılı aşkın süredir sınai haklar alanında hizmet veren
Destek Patent’in CEO’su Faruk Yamankaradeniz,
girişimcilerin; hem marka tescili süreçlerinde,
hem de sonraki aşamalarda, dikkat etmesi gereken; 5 önemli maddeyi açıkladı.
Girişimcilerin; markasına karar vermesi akabinde,
faaliyet sektörüne uygun olacak şekilde;
güncel mal ve hizmet sınıfları tebliğine uygun alanları, seçmeleri gerekmektedir
Girişimcilerin bu sınıflara karar verirken;
hem güncel, hem de yakın vadede
kullanmayı hedeflediği sektörlere uygun olarak hareket etmesi,
avantajlı bir durum sağlayacaktır.
Marka isimlerinin;
ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin ya da aynılarının
hali hazırda tescil edilmiş olması,
girişimcilerin markalarının tescil edilmesinde, zorlaştıran nedenlerin başında geliyor.
Bu sebeple;
girişimcilerin, önce marka ismi konusunda benzerlik araştırması yapması ve
tescil sürecine başlarken; herhangi bir zorlukla karşı karşıya kalmayacak şekilde,
olabildiğince; iştigal edeceği sektörüne göre de özgün olacak marka isimlerini belirleyerek,
marka başvurusunda bulunmaları, ilk adımı oluşturuyor.
Marka tescili, ülkesellik esasına bağlı olduğundan;
yalnızca, tescil edildikleri ülkelerde korunmaktadır
Pazar hedefi yurtdışında olan girişimler için marka koruması;
yalnızca, Türkiye’de değil; yurtdışında da hedeflenen ülkede
marka tescil başvurusunda bulunarak, süreçlerini tamamlamaları;
ayrıca bir avantaj, sağlayabilir.
Girişimciler; farklı pazarlara açılırken,
özellikle; Türkiye’de tescil edilmiş olan markasını,
eğer varsa; uluslararası ticaretinin veya
globale açılmayı hedeflediği ülkeler veya
çeşitli sistemlerden faydalanarak, yurtdışında koruyabilirler.
Girişimcilerin, yurtdışındaki ülkelerde tescili bulunmuyorsa;
üçüncü kişiler tarafından, ilgili markanın tescil edilebilmesi riski artarken;
aynı marka ile aynı pazarda rekabet edilebilmesini kolaylaştırabiliyor.
Bu sayede; girişimciler, yalnızca bulundukları ülkede değil;
yurtdışındaki ülkelerde de marka başvurularında bulunarak,
bu risklerin önüne geçebilirler.
Uluslararası marka tescili;
küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır.
Hem ülkemizde, hem de dünya genelinde bir markanın koruma altına alınması,
tescil işlemi ile başladığından; ihracat yapan veya hedefi olan girişimlerin,
uluslararası boyuta taşınmasında, kritik bir rol oynamaktadır.
Bu noktada;
ülkemizde yurtdışı marka tescili işlemlerinde
teşviklere ilişkin bilincin yaygınlaştırılarak,
uluslararası pazarlara açılmak isteyen girişimlerin, daha sık desteklenmesi gerekiyor.
Marka tescil süreçleri, uluslararası düzeyde çeşitlilik gösterir
Her ülkenin;
marka ve patent ofisleri, başvuru süreçleri, yasal gereklilikleri,
prosedürleri ve mevzuatı farklıdır.
Marka tescili için;
her ülkede yasalara uygun hareket etmek ve
başvuru sürecini etkin bir şekilde yönetmek, önemlidir.
Ancak; bu süreçlerin karmaşıklığı ve
ülkeler arasındaki farklılıklar göz önüne alındığında;
marka vekilleri ile çalışmak, oldukça önemlidir.
Marka vekilleri;
firmaların uluslararası pazarda marka haklarını korumak için gereken
bilgi, deneyim ve uzmanlığı sunarlar.
Güncellenen yasal düzenlemeler ve
marka tescili süreçlerindeki değişiklikleri, yakından takip ettiklerinden;
marka vekilleri ile çalışmak, büyük önem taşır.
Ancak; vekil seçimi yaparken de
girişimcilerin bazı nüanslara dikkat etmesi, büyük önem arz ediyor.
Örneğin, ilk olarak;
seçecekleri vekillerin, Türk Patent ve Marka Kurumu’na kayıtlı olduğundan
emin olmaları gerekiyor.
Bunun dışında;
sınai hakların tüm alanlarındaki hukuki süreçlere,
yurtiçi ve yurtdışı başvuru süreçlerine,
özet olarak; çalışacakları vekillerin,
sınai mülkiyet haklarında deneyimlerini ve tecrübelerini, dikkate almaları gerekiyor.
Riskleri engellemek için tek başına marka tescili, yeterli olmuyor
Girişimcilerin; hem Türkiye’de, hem de yurtdışındaki ülkelerde,
markalarını tescil ettirmeleri; ciddi mali kayıpların, hukuki sorunların ve
marka itibarındaki zedelenmenin önüne geçebilmesi mümkündür.
Fakat; riskleri engellemek için tek başına marka tescili yeterli olmuyor.
Ne yazık ki; tescilli bir markanın taklit edilemeyeceği düşüncesi,
oldukça yaygın bir düşünce.
Ancak; markanın korunması için sadece tescili, yeterli değildir.
Tescilli markanın korumasını sağlamak amacıyla;
global marka izleme yapılarak, üçüncü kişiler tarafından,
hangi ülkelerde nasıl varyasyonları ile başvurulmuş olduğunun takip edilmesi ve
buna uygun olarak; danışmanlık verilmesi ile korumanın güçlendirilmesi gerekiyor.
Markaların düzenli olarak izlenmesi ile
marka, sistematik bir şekilde takip ediliyor ve
taklit markaların tespiti sağlanarak; marka haklarının ihlal edilmesi engelleniyor.
Gümrük koruma, son derece önemli bir işlem kalemi
Gümrük koruma yapılmadığında;
aynı veya benzer marka ismi bulunan ürünlerin
kopyalanması ve sahtelerinin piyasaya sürülmesi riski, artar ve
bu ürünlerin, ülkelere giriş/çıkışı engellenememektedir.
Bu sahte ürünler, genellikle; kalite sorunlarına yol açarak,
müşteri memnuniyetsizliği ile sonuçlanabilir.
Bu noktada, tescil süresince;
aynı veya benzer marka ismine sahip ürünün
uluslararası ticaretini önleyerek;
yaşanabilecek olumsuz durumların (kazanç ve prestij kaybı vb.) önüne geçmek için
gümrük koruma; son derece önemli bir adımdır.