![]() |
Tweet |
Başta İstanbul olmak üzere;
tüm Türkiye’nin birinci önceliğinin, kentsel dönüşüm olduğunun altını çizen
Algün Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Algün;
bulunduğumuz noktada, kentsel dönüşümün hızlanmasının;
büyük bir zorunluluk haline geldiğini söyledi.
Büyük Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen;
kentsel dönüşümün, henüz istenilen seviyeye gelemediğini kaydeden Algün;
bu konunun önünde, aşılması gereken sorunlar olduğunu ifade etti.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Cihat Algün;
“Kentsel dönüşümün hızlanması, büyük bir zorunluluk haline gelmiştir.
Türkiye’de ciddi bir dönüşüm ihtiyacı olmasına rağmen;
bireysel çıkarlar, çoğu zaman; toplumsal faydanın önüne geçmektedir.
Komşular arasında anlaşmazlıklar yaşanıyor,
vatandaşlar metrekare pazarlığı yapıyor,
hatta; seramik ya da beyaz eşya markası gibi detaylar,
dönüşüm sürecini geciktiriyor.
Oysa; asıl mesele,
lüks bir ev sahibi olmak değil; insan hayatını güvence altına almaktır” dedi.
Kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmak için
radikal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade eden Cihat Algün,
riskli binaların kullanımına kısıtlama getirmenin,
bu düzenlemelerden biri olduğunu belirtti.
Kentsel dönüşümü hızlandırmak için
alınması gereken tedbirleri ve çözüm önerlerini paylaşan Algün,
şunları söyledi:
“Deprem ülkesi olduğumuz, uzun yıllardır biliniyor ve
her korkutan sarsıntı sonrası; bu konular gündeme geliyor.
Ancak; kentsel dönüşüm faaliyetleri bir türlü hızlanamıyor,
çalışmalar son derece yavaş ilerliyor.
Kensel dönüşümü hızlandırmak ve engelleri asgariye indirmek için
bir an önce radikal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Öncelikle;
tüm binaların, zorunlu risk tespitine tabi tutulması sağlanmalı ve
riskli olduğu tespit edilen yapıların;
satışına, kiralanmasına ve hatta; kullanımına kısıtlama getirilmelidir.
Böylece; vatandaşlar dönüşümü geciktirmek yerine,
bir an önce harekete geçmek zorunda kalacaktır.
Dönüşüm sürecinin, bina bazında değil;
ada bazında yapılması büyük önem taşımaktadır.
Bu sayede;
uygun bölgelerde yapılacak kontrollü imar artışlarıyla,
ilave konut arzı sağlanarak;
hem konut fiyatlarında, hem de kira bedellerinde denge kurulabilir.
Bu adımlar;
hem güvenli yaşam alanları oluşturulmasını hızlandıracak,
hem de konut piyasasında; daha sağlıklı bir denge sağlayacaktır.
Unutmamalıyız ki;
deprem de fırtına, yağmur gibi bir doğa olayıdır.
Önce; bunun bilincine varmak ve
depremden korkmak yerine, sağlam binalar inşa ederek; tedbir almak gerekir.
Böylece;
her sarsıntı sonrası, bu konuları konuşmamıza gerek kalmaz;
korku ve endişe ortadan kalkar.
Dünyada depremle yaşamayı başarmış ülkeler var, biz neden yapamayalım.
Kötü zemin yoktur, zemine uygun yapılmayan çürük bina vardır.
Sağlam binalar yaparsak, depremlerde can kayıpları yaşamayız.”
444 7 281