Tweet |
Yarısından fazlası;
her gün dört saatten fazla, sosyal medyada vakit geçiriyor.
Morning Consult‘ın yaptığı araştırmaya göre;
en çok görsel ve video içerikleri tüketiyorlar ve
yüzde 90’ına yakını, YouTube’u tercih ediyor.
Anlık iletişimi, sözcüklerle değil;
sosyal medya platformları aracılığıyla ve fotoğraflarla sağlıyorlar.
Peki, kim bunlar?
Elbette, Z kuşağından bahsediyoruz.
Her geçen gün, pazarlama dünyasının dinamikleri içinde büyük bir yer edinen Z kuşağı,
kendi sosyal medya kurallarını yaratıyor.
Z kuşağı için etkili bir sosyal medya stratejisi oluşturmak;
onların tercihlerini, değerlerini ve davranışlarını anlamayı gerektiriyor.
İhtiyaçlarına ve ilgi alanlarına duyarlı olarak;
onlara, samimi bir iletişim tonuyla seslenmek ise; oldukça kritik.
Dolayısıyla; markaların metriklerini, düzenli olarak analiz etmesi ve
yaklaşımlarını, onların etkileşim modellerine ve
geri bildirimlerine göre ayarlaması, giderek zorunlu hale geliyor.
Bu demografi için bir sosyal medya stratejisi geliştirirken,
dikkate alınması gereken bazı temel unsurların, olmazsa olmaz olduğunu belirten
İnomist İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi,
Z kuşağına uygun sosyal medya stratejilerini anlattı.
Şeffaf ol, gerçek ol, hızlı ol!
Gen Z, özgünlüğe ve şeffaflığa değer veriyor.
Gerçek olmayan içeriği hızla tespit edebiliyor, tepkisini göstermekten çekinmiyor.
Gerçek ve açık olan markalarla etkileşim kurma olasılıkları ise; çok daha yüksek.
Dolayısıyla; Z kuşağına yönelik içerikler,
gerçek deneyimleri yansıtmalı ve markanın değerlerini doğru bir şekilde anlatmalı.
Z kuşağının tüketme hızı ise; herkesin malumu.
Haliyle TikTok ve Instagram Reels gibi platformlar,
kısa biçimli ve kolayca sindirilebilir içerikleri nedeniyle;
Z Kuşağı arasında, büyük bir popülerlik kazandı.
Bu noktada;
Z kuşağının dinamiklerini yakalayan,
onların hayat ritmine ayak uyduran
ilgi çekici, eğlenceli ve bilgilendirici kısa videolar oluşturmak,
dikkatlerini çekmeye yardımcı olabilir.
Bir diğer stratejik yaklaşım ise;
görsel ve video merkezli içerikler…
Gen Z, oldukça görsel ve metin yerine; video içeriğini tercih eder.
Bu aşamada; marka, mesajını etkili bir şekilde iletmek için
görsel olarak; çekici grafikler, videolar ve etkileşimli öğeler kullanabilir.
İçerik kraldır ama;
kral olması için kullanıcı tarafından oluşturulması gerekir!
İletişimin içinde olan herkes, mutlaka ‘içerik kraldır’ sözünü duymuştur.
Elbette; zaman içerisinde, içeriğin tanımı ve kapsamı da değişti ve
konu Z kuşağı olduğunda,
artık; kullanıcılar tarafından oluşturulan içerikler kral oldu, diyebiliriz.
Bu noktada markalar, hedef kitlesini;
meydan okumalara, yarışmalara veya kampanyalara dahil ederek;
kullanıcı tarafından oluşturulan içeriği (UGC-User Generated Content) teşvik edebilir.
Gen Z, katılmayı ve katkıda bulunmayı seviyor.
Bu noktada UGC;
marka etrafında bir topluluk duygusu oluşturmaya yardımcı olabiliyor.
Bunun bir farklı versiyonu ise; katılımı teşvik eden, içeriktir.
Katılım ise; etkileşim demektir.
Dolayısıyla;
katılımı ve etkileşimi teşvik eden içerik oluşturmakta, büyük fayda var.
Anketler, testler, soru-cevap oturumları ve canlı yayınlar,
Gen Z'yi sürece dahil etmenin ve
markaya bağlı hissetmelerini sağlamanın etkili yollarıdır.
Etliye sütlüye karışmayan kuşaklar geride kaldı
Gen Z, sosyal ve çevresel sorunlar konusunda oldukça tutkulu.
“Görmedim, duymadım, bilmiyorum”
formülünü uygulayan markalara karşı ise; tepkili.
Bu noktada Z kuşağı;
toplumsal ve sosyal olaylar karşısında,
markalardan; ses yükseltmesini, tepki vermesini,
somut adımlar atmasını bekliyor.
Kişiselleştirin, özelleştirin
Herkes özel hissetmek istiyor, ama;
Z kuşağı, özel olduğunu biliyor ve
markalar tarafından özel olduğunun da bilinmesini istiyor.
Dolayısıyla; kişiselleştirilmiş içerikler, onlar için çok önemli.
Bu noktada markalar;
kişiselleştirilmiş müşteri hizmetleri ve bilgileri sağlamak için
mesajlaşma uygulamalarını ve sohbet robotlarını kullanabilir.
Söz konusu kişiselleştirilmiş içerik olduğunda, gizlilik de devreye giriyor.
Gen Z, veri gizliliği konusunda endişeli.
Onların verilerinin güvende olduğundan emin olmasını sağlamak ve
bilgilerinin nasıl kullanıldığı konusunda şeffaf olmak, çok önemli.
Mikro etkileyicilerle makro başarı
Marka değerleriyle uyumlu olan mikro etkileyicilerle
iş birliği yapmak, artık; kaçınılmaz.
Çünkü; Gen Z, ilişkilendirilebilir ve özgün olarak algıladıkları bireylerin tavsiyelerine
güvenme eğilimi gösteriyor.
Bu noktada; doğru mikro etkileyenleri bulmak ve
bunu, markaya uygun bir şekilde entegre etmek; makro başarıların da anahtarı…
Markalar; stratejilerine, bireylerin yanı sıra;
zorluklar, sınavlar ve ödüller gibi oyunlaştırma öğelerini de dahil edebilir.
Bu yöntem, Gen Z kullanıcıları arasında etkileşimi ve heyecanı artıracaktır.
Çevik ve tutarlı olmak Z kuşağının güvenli limanı
Genç bir kuşaktan bahsediyoruz,
dolayısıyla; markaların, kendi yaşlarına göre hareket etmesini bekleyemeyiz.
Z kuşağına dokunmak isteniyorsa;
Z kuşağı gibi düşünülüp, hareket edilmeli.
Bu noktada;
en son sosyal medya trendlerinden haberdar olunmalı ve
stratejiler, buna göre uyarlanmalı.
Gen Z'nin tercihleri ve davranışları hızla değişiyor,
bu nedenle; çevik kalmak önemli.
Örneğin;
dinamik yapısıyla dikkat çeken
Instagram ve Snapchat gibi platformlardaki hikayeler,
geçici yapıları nedeniyle; Z Kuşağı arasında popüler.
Sahne arkası içeriği, promosyonları ve güncellemeleri sergilemek için
hikayeler kullanılabilir.
Elbette; platformlar arası tutarlılık her zaman korunmalı.
Hikâye ya da sabit post olması fark etmeksizin,
birleşik ve tanınabilir bir marka kimliği oluşturmak için
tüm platformlarda, tutarlı bir marka sesi ve mesajı sürdürülmeli.