![]() |
Tweet |
Türkiye'nin ciddi bir rezerv birikimi olduğunu aktaran,
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
"Eleştiriyorlar; 'Rezervleri niye kullanıyorsunuz' diye.
Rezerv, şoklara karşı bir tampondur.
Evet, iç ve dış şoklara karşı bir tampon olarak.
Dolayısıyla; tabii ki, rezervler kullanılmak üzere; biriktirilir.
Şu anda; Türkiye'nin rezerv pozisyonu,
IMF'nin tanımına göre ki; en geniş tanımdır bu,
birçok yükümlülüğü dikkate alıyor.
Teknik detaylara girmek istemiyorum; 1'dir.
1 demek, rezerv yeterliliği sağlanmış durumdadır.
Bu en son veri, yani; Mart sonu verilerden bahsediyoruz.
Kur korumalı mevduat, Türkiye için önemli bir koşullu yükümlülüktür.
Bu koşullu yükümlülüğü azaltmak,
Türkiye'ye ilişkin belirsizlikleri azaltmak anlamına gelir.
Orada da zirve değeri 144 milyar dolar civarındayken,
bugün bunu 22 milyar doların altına düşürdük.
Ve kur korumalı mevduattan çıkış;
piyasalarda herhangi bir oynaklık yaratmadan,
sorun yaratmadan,
başarılı bir şekilde bu program sayesinde; şu anda sağlanıyor" dedi.
Bakan Şimşek,
petrol fiyatları mevcut seviyelerde kalırsa;
Türkiye'nin cari açık anlamında, bu sene bir sorunu olmayacağını belirterek;
"Zaten beklemiyoruz, ama;
en önemli konu, Türkiye hakikaten bu dönemde petrol fiyatları,
doğal gaz fiyatlarındaki düşüşten
en fazla olumlu etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Neden;
çünkü, arttığı zaman;
en olumsuz etkilenen ülkelerin başında geliyoruz, onun için.
Dolayısıyla;
Türkiye'nin brüt dış finansman ihtiyacı da hızlı bir şekilde azalıyor.
Büyümede bir dengelenme var.
2023'te evet, Türkiye yüzde 5 civarı büyürken,
net ihracatın katkısı eksi 3 puan ama; iç talebin katkısı 8.
Bu şu demek;
kapalı bir ekonomi olsaydık, yüzde 8'in üzerinde büyüyor olacaktık.
Ama; bu türden yüksek hızlı büyüme,
beraberinde cari açık ve enflasyon getiriyor.
Zaten bundan dolayı da; önemli hedeflerimizden bir tanesi,
büyümeyi kısa vadede, orta vadede daha sürdürülebilir,
dengeli hale getirmek ve ondan sonra da
yüksek, sürdürülebilir büyümenin temellerini oluşturmak.
Şu anda bu programın en büyük amaçlarından bir tanesi,
kısa vadede enflasyonu düşürürken, bu dengeyi yürütmek, götürmek.
Sonrasında da yüksek büyümeye temel oluşturmak.
En önemli konu da bu" açıklamasında bulundu.
Geçmiş dönemlerde,
Türkiye'nin çok ciddi cari açık sorunları olduğunu söyleyen Şimşek;
"Rezervlerden yetersizlik ve
çok ciddi bir kur korumalı mevduat sorunuyla, karşı karşıyaydık.
Bunun parasallaşması, yani; bu program uygulamaya konulmasaydı,
enflasyonu nerelere götürürdü; aynı şekilde analizi gerekiyor.
Şimdi, bu iki hususu bir kenara bırakacaksak;
dezenflasyonda şu anda bir başarı var, program çerçevesinde gidiyor.
Son yaşanan piyasalardaki çalkantıların,
kalıcı bir etki yapacağını düşünmüyorum,
çünkü; finansal koşullardaki sıkılaşma dezenflasyonisttir.
Lira'daki yüzde 3,5 civarındaki değer kaybının çok sınırlı etkisi,
Nisan ayında olabilir ama; orta vadeli, bunlar dezenflasyonisttir.
Şu an; temel malların enflasyonu yüzde 20'nin altına,
mal enflasyonu yüzde 30 civarına düştü,
manşet enflasyon yüzde 38.
Kiralarda yüzde 25 üst limiti kaldırdık,
eğitimde herhangi bir müdahalemiz söz konusu değil.
Bunların geçmişten gelen yansımaları var ama; enflasyon düşüyor,
düşmeye de devam edecek; çünkü; bu bizim en büyük önceliğimiz.
Programımızda, yüzde 64-65 civarı olan 2022-2023 enflasyon oranlarını;
2027'de net şekilde tek haneye indirme hedefimiz var" ifadelerini kullandı.
Şimşek;
"Programımızın bir hedefi var;
sürdürülebilir yüksek büyüme ve adil dağılımı.
Bu bizim ana hedefimizdir, ama; bu hedefe ulaşmak için
makro bazda başarmamız gereken, diğer hedefler var.
İkinci hedef, nedir bunlar?
Bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarı, yani;
enflasyonu tek haneye indirmek ve mali disiplin hedefliyoruz.
Yani; bütçe kaynaklarını hem doğru alanlara yönlendireceğiz,
üretken alanlara, tarım gibi, orman gibi.
Hem de tabii ki; ayağımızı mümkün olduğunca yorganımıza göre uzatıp,
çok fazla borç biriktirmemeye çalışacağız.
Üçüncü önceliğimiz tabii ki burada, sürdürülebilir cari açık.
Yani; tabii ki cari fazlaya geçiş için, bir program uyguluyoruz ama;
o biraz orta, uzun vadeli.
Kısa vadede yapmamız gereken,
özellikle; dış borcun milli gelire oranını arttırmamak.
Yani; milli gelire oranları,
dış borcu aşağı yönlü bir trendde tutacak, sürdürülebilir bir cari açık.
Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirecek, yapısal dönüşüm.
Yani; verimlilik ve rekabet gücünü içeren bir yapısal dönüşüm programı.
Bizim programın özü bu.
Tabii ki; ciddi bir enflasyon sorunuyla karşı karşıya olduğumuz, ortada.
Biz önce;
2023'ün ikinci yarısıyla ve
2024'ün ilk yarısı enflasyonunu kontrol altına aldık.
Bu dönem, kontrol dönemiydi" dedi.
Bakan Şimşek;
"Yine dünyanın karşı karşıya olduğu
önemli sorunlardan bir tanesi, yüksek borçluluktur.
Dünyanın borcunun milli gelire oranı;
2000'li yıllarda yüzde 230 civarında,
bugün yüzde 328'e çıktığını görüyoruz.
Bu, oldukça yüksek bir rakam.
Faizlerin yüksek seyrettiği bir ortamda, bu;
büyüme için aslında bir hız limitidir.
Yani; faiz düşükken dünyada borcunuz yüksekse,
belki etkisi sınırlı oluyor ama;
faizin yüksek seyrettiği,
risk priminin yüksek seyrettiği,
belirsizliğin yüksek olduğu dönemlerde,
eğer; dünya büyük bir borç yüküyle karşı karşıya ise,
bu; küresel ekonomiyi aşağıya çeker.
Şu anda dünyada birçok ülke;
faiz için yani, aldığı borç için ödediği faize;
yani, bütçeden ayırdığı kaynağı; eğitime ve sağlığa ayırdığı kaynaktan
daha yüksek bir noktaya almış toplamda.
Türkiye'ye bakalım;
dünyada borcun milli gelire oranı yüzde 328.
Bize benzer gelişmekte olan ülkelerde,
borcun milli gelire oranı yüzde 245.
Türkiye'de;
hanehalkı, şirketlerin, finans sektörünün ve devletin
toplam borcunun, brüt olarak milli gelire oranı; yüzde 93.
Dolayısıyla; Türkiye, burada da avantajlı.
Ne demek istiyorum?
Burada; Türkiye'nin borcunun,
milli gelire oranı; göreceli olarak düşük olması demek,
bizim büyüme noktasında potansiyelimizin hala yüksek olduğu,
bunun önemli bir bariyer,
önemli bir engel olmayacağını ifade etmek istiyorum" diye konuştu.