Enerjiyi ithal ederek, gerek döviz ihtiyacı, gerekse de maliyet rekabeti anlamında büyük açmazlar yaşayan Türkiye, cari açık finansmanından arz güvenliğine kadar dışa bağımlı yapısından kurtulmayı ön plana almalıdır.

Elbette yenilenebilir enerji kaynakları ve depolama teknolojileri üzerinde hassasiyetle durmalı ve bu alandaki yolculuğunu ara vermeden ve vites arttırarak devam ettirmelidir. Çünkü bu son derece hayati bir başlıktır.

Fakat hangi enerji kaynağı, nereden temin ederseniz edin, tasarrufu gündeminde tutan, hatta kapı kapı kaynak arayan, ama sonuç almakta da büyük sıkıntılar yaşayan ülkemizin aslında bir numaralı başlığının enerji verimliliği olması gerekir.

6-10 Ocak Enerji Verimliliği Haftası’nda meseleye gönül verenlerin dışında konu ne kadar tartışıldı, gerçekten şüpheliyim. Saçma sapan ve kimseye faydası olmayan, bu haliyle de ciddi bir zaman kullanma verimsizliği performansı ortaya koyan ülkemizde verimliliği genelde de, enerji alanının özelinde de çok konuşmalıyız.

Her yıl yalıtımsız binalar nedeniyle 15 milyar dolara yakın parayla sokağa ısıtırken, hem kaynaklarımızın israf olmasına, hem karbon emisyonuyla ilgili mücadelede sıkıntının boyutunun büyümesine, hem de genel anlamda yalıtımsız mevcut binaları düşünürseniz, su yalıtımı kaynaklı olaya baktığınızda deprem riskimizin artmasına neden oluyoruz.

Kışın ısınmada, yazın soğutmada kullandığımız enerjinin bu kadar fütursuzca kullanılması bir yana, halen kalıcı ve gerçekçi çözümler üzerinde pansuman tedavisi tadında olaya yaklaşmamız anlaşılır gibi değil.

Son olarak TS 825’teki yönetmelik düzenlemesini dikkate alırsanız, iyi niyeti görüyorsunuz. Ama halen Avrupa standartların çok uzağındaki malzeme kalınlıkları ve ısı geçirgenlik katsayılarıyla istenen yolu almamız mümkün değil.

Türkiye’nin bir an önce harcama değil, yatırım anlamına gelen ve kısa sürede enerji faturalarını dikkate alırsanız, kendisini geri ödeyerek amorti eden bu başlığı gündeminin bir numarasına taşıması gerekiyor.

Hatta kaynak arıyorsanız, Dünya Bankası’ndan son gelen kredilere dikkatinizi çekmek isterim. Zaten şartlı gelen ve yeşil ekonomi alanına kullanmanız gereken bu kaynağın tamamını, tüketiciye, dünyadaki uygulamaları gibi yalıtım çeki olarak verin ve ülkenin bu enerji israfının önüne geçmeyi başarın.

Enerji yalıtımı sadece bir uygulama değil. Ülkenin kaynaklarının doğru kullanımından emisyon oranlarının iyileştirilmesine, iç piyasanın sağlıklı hareketinin sağlanmasından sağlıklı tasarruf ortamı yaratılmasına kadar bir dizi faydayı beraberinde getirecektir.

Eğer bir ülkede her yıl 15 milyar dolara yakın para ile sokak ısıtılıyorsa ve bu ekranlara çıkanların tek biri bile bunu dile getirmiyorsa, siyasetin gündeminde bu başlık öne çıkmıyorsa, o ülkede hiçbir şeye para yetiştiremezsiniz. Neymiş? Enflasyonda ve ekonomide mücadele rakamda değil, sahada sonuç veriyormuş. Deneyin, görün.

cetinunsalan@yahoo.com