Bu yazımda, son gelişmeler ışığında;
kendimce, ekonomik makale yazma dışına biraz çıkma ihtiyacı duydum.
“Risk” sözcüğü, eski İtalyanca ‘da “cüret etmek” anlamında kullanılan
risicare fiilinden gelir. Bu anlamda risk, kaderden çok; bir seçimdir.
Riskin hikayesi tamamen;
tercih yapma özgürlüğümüz ölçüsünde göze alabildiğimiz,
aldığımız eylemlerin öyküsüdür.
Ve bu öykü, insan olmanın anlamını yanıtlamamamızı sağlar.
‘Riskin olağanüstü tarihi syf.26’
“Peter L. Bernstein”in bu tanımından sonra açıklanması gereken özne;
göze alabildiğimiz riskler tanımındaki, özgürlüğün ölçüsüdür.
Özgürlük; bireylerin kendi iradeleriyle karar alma yetisidir.
Bireylerin, özgürlük içinde aldıkları kararlar;
ahlaki, yapıcı, topluma fayda sağlayıcı özellikler taşır.
Özgürlüğün demokratik niteliği;
paydaşlarına sağlıklı, haklı, adaletli ortamlar yaratır.
Özgürlük ortamında alınan kararlar, kaliteli ve bağımsızdır.
Toplumun kabulleri sonucunda;
regüle edilmelerine çok fazla gerek duyulmadan,
özgürce toplumun malı haline dönüşebilme olasılığı, çok yüksektir.
Özgürce yapılan kabuller, kaliteyi; kendiliğinden ortaya çıkarır.
Bayes’in olasılık teoremine göre;
olayların olasılığıyla ilgili “sağlam sezgisel” yargılara sahip olduğumuzda,
gerçekleşen olaylar karşısında;
bu yargılarımızı sürdürüp sürdürmeyeceğimize ilişkin sezgilerimizin
nasıl tırpanlayabileceğimizi bulabilmekten ibarettir.
Geçmişte ve hala süregelen halk coşkularının, meydan okumaya dönüşmesi;
özgürlüklerin keyfi kısıtlamaları,
topluma birkaç yönetim erkinin layık gördükleri düşük seviyeli
hakların ve/veya yaşam biçimlerinin dayatılmış olmasından meydana gelmektedir.
Günümüzde sahip olduğumuz bir takım edinilmiş haklar, bu yollarla edinilmiştir.
Örneğin; eğitim ve sağlık hizmetlerinin dünyada parasız bir hakka dönüşmesinin ilk kıvılcımı,
Fransız halkının 1789'daki cüret etmesiyle yakılmıştır.
Toplumları harekete geçiren, risk almalarına neden olan ölçütler;
eksiksiz olarak adaletsiz yönetim,
ekonomik kriz ve özgürlüklerin kısıtlanması sonucu gerçekleşmektedir.
Sağlam sezgisel yargılara sahip olmak için
ilk kez yaşanmayan böylesi bunalımlar karşısında;
tırpanlanacak bir değişikliğe de gerek kalmaz.
Eylem, tam anlamıyla haklıdır.
Tarihte örnekleri mevcuttur.
Örnekler gösteriyor ki; toplumlar kendi kaderlerine kendileri sahip çıkmıştır.
Tarihsel gelişmelerin aydınlığında, günümüz dâhilinde asıl soru;
bütün yumurtaların, aynı sepete konulup konulmamasının
oluşturacağı risklerin tespitinden ibarettir.
Riskler, kaderden çok tercih içerdiğine göre
yumurta-sepet atasözü aslında;
riskleri çeşitlendirmenin,
riskin dağıtılmasında olan önemini anlatmaya çalışmaktadır.
Strateji ve menkul kıymet yatırımlarında da kullanılan bu atasözü;
tek sepetteki tüm yumurtaların,
sepet düştüğünde kırılabilme olasılığının yüksekliğinden hareketle;
tek seçeneğe bağlı kalmanın tehlikelerini anlatan, bir atasözüdür.
Aynı şeklide;
bütün yetkinin, alternatifsiz bir odağın elinde toplandığı yönetimlerin
dahil olduğu riskler açısından, aynı sonuçlara varmak mümkündür.
Tüm kararlar tek bir odağın elinde toplandığı için
liderin hatalı kararları;
devletin tamamını etkilemesine,
zararın önemli kısmının, halkın büyük bölümünün üstüne yüklenmesine rağmen;
itiraz etme ve tepki gösterme kanallarının yasaklı olması,
toplumun kendi riskini alma ihtiyacını; daha artırmaktadır.
Tek bir noktaya güvenmek,
beklenmedik olaylara karşı savunmasız kalmanın başat noktasıdır.
Oluşacak boşlukları;
tamamen çıkarları peşinde koşan emperyal güçlerin doldurması,
kaçınılmaz olabilmekte;
liderin aldığı yanlış kararları denetleyecek denetim mekanizmaları olmadığından,
oluşan zarar daha büyük olabilmekte.
Çok önemli denetim mekanizması olan güçler ayrılığı,
tek kişinin elinde toplandığından;
toplumun bir kesiminden ve hatta; toplumun tamamına yakın kesiminden,
gelişmeler saklanmaya çalışılabilmektedir.
Daha; 17. yüzyıldan itibaren kabul edilmeyen
“tek sepette taşınmak istenen yumurtaların”,
bilişim ve iletişim devriminin yaşandığı bu bilgi çağında;
bu haliyle taşınabilmesine müsaade edebilmek, rasyonel gözükmemektedir,
sahip olunan özgürlüklerin elinden alınmasına karşı alınan eylem riskleri,
geçmişin verilen mücadeleleri karşısında ise; oldukça doğaldır.
Yeni bir gelişme değildir.
Biraz tarihsel gelişmelere ilgi duymak,
olanın; tekrarından ibaret olduğunun anlaşılmasına yardımcı olur.
Cengiz HERGÜNLÜ