bursa escort bursa escort
escort bayan
1xbet MobilBetturkey GüncelBetist Mobiltrbetsupertotobet bonusbetrollerbetpionerMariobet Güncel GirişBahis.com girişTarafbet Giriş
1xbet supertotobet
Bugun...



'Yargı paketinde, süreli nafakayla ilgili bir düzenleme bulunmuyor'


facebook-paylas
Güncelleme: 16-12-2024 15:39:16 Tarih: 21-11-2024 01:39

'Yargı paketinde, süreli nafakayla ilgili bir düzenleme bulunmuyor'

Samsun Barosu avukatlarından Ayşe Deniz Oral,

aile hukuku yönünden yeni kanun değişikliklerine ilişkin, bilgi verdi.

 

Oral;
9. yargı paketinin aile hukukuyla ile ilgili maddelerinin

14.11.2024 tarihinde yürürlüğe girdiğini anımsattı.

 

Medeni hukukta beklenen bazı değişikliklerin yapılmadığını aktaran Oral,

''Süreli nafaka getirilmesi için kamuoyunda ciddi bir baskı var.

Bu yargı paketinde, nafakayla ilgili bir düzenleme bulunmuyor.'' dedi.

 

Oral;

kanunda, kadının bekarlık soyadını kullanmasının önünün açılmadığını ifade ederek,

şunları paylaştı:

 

''Kadının bekarlık soyadını tek başına kullanabilmesi için

Anayasa Mahkemesi ilgili kanun maddesini, iptal etmiştir. 

Bu iptal sonucu oluşan kanun boşluğu, henüz doldurulmamıştır.

 

Bu kanun tasarısında;
kadının bekarlık soyadını 
kullanabilmesiyle ilgili yasa teklifi sunulmuşken,

bu teklif kanunlaşmamıştır.

 

Kısmi boşanmayla ilgili teklifler sunulsa da,

bu konuyla ilgili bir yasal düzenleme yapılmamıştır.

 

Kısmi boşanmadan kasıt;
taraflar, karşılıklı olarak 
boşanmayı isteyip de

boşanmasının ferisi niteliğindeki;
nafaka, tazminat, velayet, dava masrafları gibi konularda 
anlaşamıyorsa;

boşanma kesinleştirilip,

geri kalan konularda davanın sürmesi yönünde bir teklifti.

 

Güncel olarak bu mümkün değildir.

Kusur oranları, nafaka miktarları,

velayetin hangi tarafta kalacağına yönelik tespit yapılmadan;

taraflar, birbirlerinin nikahından düşürülmemektedir.

 

Bu tespit de tüm deliller toplanıp tüm şahitler dinlenmeden yapılmamaktadır.

Bu nedenle, boşanma davaları senelerce sürebilmektedir.''

 

Medeni kanunda soybağının reddi davası yönünden yapılan değişikliklere değinen Oral,

şöyle konuştu:

 

''Soybağının reddi davasında;
önceden, dava hakkı;
çocuğa ve çocuğun nüfus kaydına yazıldığı erkeğe aitken,
artık; hem 
anneye,

hem çocuğa,

hem çocuğun nüfusuna yazıldığı erkeğe,

hem de biyolojik babaya aittir.

 

Bir kadın evliyken,

doğan çocuk kimden olursa olsun;
evli olduğu eşinin nüfusuna yazılır.

 

Kadının boşanma davası bitmişse;

boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren,

300 gün içinde doğan çocuk da kadının eski eşinin nüfusuna yazılır ve

eski eşine mirasçı olur.

 

Kadın evliyken eşine ihanet etse de;
boşandıktan sonra, süresini beklemeden veya

iddet müddetini ortadan kaldıracak bir dava açmadan çocuk yaparsa,

eski eşinin nüfusuna geçer.

 

Soybağının reddi davasında da;

hakim, tarafların veya şahitlerin beyanlarını esas almaz.

DNA testini mecbur tutar.

DNA testini de genelde; uygun fiyatlı olan özel labaratuvarda yaptırmaz.

Kan örneklerinin, adli tıp tarafından incelenmesini şart koşar.

Adli tıp faturaları da gayet yüksektir.

Bu nedenle, dava masrafı yüksektir.

 

Ayrıca;

biyolojik baba veya

çocuğun soybağını reddetmesi gereken erkek ölmüşse de

mezar açılması gerekecektir.

Mahkeme, kardeşten alınacak kan örneklerini de kabul etmemektedir.''

 

Ayşe Deniz Oral, söz konusu davadaki masrafların yüksekliği nedeniyle;
kadının eski eşi,

soybağının reddi davasının külfetine katlanmak istemediğini belirterek,

''Eski kanunda, bu dava;
çocuk tarafından, annesine ve nüfusuna 
yazıldığı erkeğe karşı açılmaktaydı.

Davayı açtırmak isteyen kişi anne olduğu halde;
kanun tekniğine göre davalı 
olması gerektiğinden,

önce çocuğa kayyum atanıyor;

sonra kayyum, avukata çocuğun adına vekalet veriyor ve

bu şekilde dava açılıyordu.

 

Tabi, avukatlar; çocuğa neden kayyum atandığını,

annenin neden davalı olarak göründüğünü anlatana kadar,

büyük sorunlar yaşıyordu.

Bu kanunla açıkladığım sorunlar çözülmüştür.

 

Tabi adli tıp faturalarının yüksekliği ve

kadının eski eşiyle muhatap olunmak istenmemesi nedeniyle;
davası açılmayıp, biyolojik babasının nüfusuna geçmeyen 
bir çok kişi vardır.''

ifadesini kullandı.

 

Yeni yargı paketiyle evlat edinme konusundaki değişiklikler hakkında

bilgi veren Oral,

''Kanunun eski halinde;
birlikte evlat edinen çiftin isimlerinin,

çocuğun nüfusuna anne ve baba olarak yazılmasına dair; bir düzenleme yoktu. 

Bu husus; evlat edinme davalarında talep olarak sunuluyordu.

Mahkeme, talebi reddediyordu veya kabul ediyordu.

 

Talep reddedildiğinde;
taraflar üst mahkemeye başvurarak,

istediği sonuca ulaşsa da evlat edinme davası uzuyordu.

 

Taleplere, anne baba hanesinde isim değişikliği eklenmemişse de

çocuğun biyolojik anne ve babası,

aynen evlat edinenin nüfusunda yazılı kalıyordu.

Bu da; çocuğu okula yazdırırken,

çocuğa sigorta yaptırırken, büyük engeller çıkartıyordu. 

 

Yeni kanun düzenlemesine göre;
direkt olarak, birlikte evlat edinmenin bir sonucu olarak;
çocuğun anne ve baba ismi, 
evlat edinen çiftin isimleriyle değiştirilmektedir.

Evlat edinilen çocuğun ana baba hanesindeki isimler,

birlikte evlat edinen çiftin isimleriyle, değiştirilir.'' diye konuştu.

 

Avukat Oral; fiili ayrılığa dayalı boşanma yönünden yapılan değişikleri,

şöyle açıkladı:

 

''Boşanma davası reddedilen kişiler;
ret kararının kararının kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçtiğinde,

ortak hayat kurulamamışsa;
3 yıllık ayrılığa dayalı boşanma davası açabiliyordu.

 

Davada kusur ispatına gerek olmayıp;

yıl boyunca ortak hayatın kurulamamasını ispatlamak, yeterli oluyordu.

 

Açılacak davada;
3 yıllık ayrılığı başlatan 
davayı açan ve

davası reddedilen taraf aleyhinde;
talep halinde tazminata hükmediliyordu.

 

Bu şekilde boşanmak istemeyen

eşi aleyhinde kusur ithaf etme veya

delil sunma imkanı olmayan kişiler, boşanabiliyordu. 

 

Kanunla bu süre 1 yıla düşürülmüştür.

Kanun henüz yürürlüğe girmemiştir.

 

Beklenilmesi gereken 1 yıllık süre;
tarafların birbirini 
terk ettiği tarihten başlamaz.

Açılan boşanma davasının uzamışsa, davanın açıldığı tarihten başlamaz.

Reddedilen bir boşanma davası varsa;
reddedilen boşanma kararının kesinleştiği tarihten, başlar.''


''Çocuğunu yurda bırakan kadının,

çocuk doğurduğunu gizlemesine yönelik bir düzenleme yapıldı mı?''

şeklindeki soruyu yanıtlayan Oral,

şöyle devam etti:

 

''Evlat edinmede;
evlatlık veren anne,

bu çocuk hiç olmamış gibi nüfusundan kaydını tamamıyla sildirtemez.

 

Buna yönelik bir kanun maddesi de eklenmemiştir.

Bilakis, çocuğun eski kaydının kalacağına dair; madde korunmuştur.

Çocuk, kapalı kayıt olarak annesinin nüfusunda görünmeye devam eder.

 

Bu çocuk hiç doğmamış ve

bulunmamış gibi gizlilik kararı aldırtabileceğine dair de emsal yargı kararı,

elimizde yoktur.

 

İlgili kanuna göre;

evlatlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi,

aile bağlarının devam etmesi için

evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile

evlat edinenin aile kütüğü arasında, her türlü bağ kurulur.

 

Ayrıca; evlatlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı,

her iki nüfus kütüğüne işlenir.

Yani; bu çocuk hiç var olmamış gibi, hayatınıza devam etmeniz zordur.''

 

Oral;
evlatlık çocuğu,

biyolojik ailesinden miras kalacak borçlardan koruyacak bir düzenlemenin olmadığını,

evlatlık ile biyolojik ailesi arasında, miras haklarının zedelenmemesi için

''evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile

evlat edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur'' hükmü nedeniyle;
yurttan alınan çocukların, pek çok sorunla karşılaştığına işaret ederek,

şunları kaydetti:

 

''Tanış aileler arasında evlatlık verilen çocuğa;
hem evlat edinen aileden,

hem de evlatlık veren aileden miras kalması güzeldir.

 

Ancak; yurttan alınan çocukların,

evlatlık veren ailenin maddi durumunun ne olduğu,

fazlaca bilinememektedir.

 

Bunun negatif etkileri nelerdir?

 

Çocuğu evlatlık veren aile;

borca batıksa,

aleyhlerinde devam eden tazminat davaları varsa,

buradaki borç, evlatlığa miras olarak kalacaktır. 

 

Çocuğun, yetiştirme yurdundan alındığı düşünülürse;
evlatlık veren aile ile bağı olmayacaktır.

 

Bu sebeple;

biyolojik annesinin babasının ne zaman öldüğünü veya

kendisine miras olarak borç bırakıp bırakmadığını, bilemeyecektir.

 

Reddi miras davası açma süresi; kanunen 3 aydır.

Bu 3 ayı geçiren kişi, eğer tereke borca batıksa;
mirası hükmen reddetmek 
için

maddi olarak külfetli bir dava açarak,

ölenin malvarlıklarını ve

tüm borçlarını araştırılmasını istemesi gerekecektir.

 

Evlatlık çocuk;
biyolojik ailesinden koptuğundan,

3 aylık süreyi kaçırması halinde;
biyolojik ailesinin 
borçlarıyla muhatap olmak zorunda kalabilecektir.

 

Çocuğun biyolojik ailesi;
çocuk evlatlık verildikten sonra,

onu ekonomik yönden korumak istiyorlarsa;
mirastan koruyucu ıskat ederek,

borçlarıyla muhatap olmasını engelleyebilirler.''

 

 

 

Hibya Haber Ajansı







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA