bursa escort bursa escort
escort bayan
1xbet MobilBetturkey GüncelBetist Mobiltrbetsupertotobet bonusbetrollerbetpionerMariobet Güncel GirişBahis.com girişTarafbet Giriş
1xbet supertotobet
Bugun...



'Değişim Kurultayı', tüzüğü gerçekten değiştirebildi mi?


facebook-paylas
Güncelleme: 07-10-2024 15:30:43 Tarih: 13-09-2024 08:20

'Değişim Kurultayı', tüzüğü gerçekten değiştirebildi mi?

Cumhuriyet Halk Partisi, geçen hafta boyunca “Değişim Kurultayı”nı topladı.

 

Ana hedef; yıllardır tüzükte duyulan rahatsızlıklar ve

özellikle parti içi demokrasi eksikliğinden yakınan

partinin muhalefet kanatlarını da bir şekilde tatmin edecek ve

tüzüğü özgürleştirecek, şeffaflaştıracak değişikliklere gitmekti. 

 

CHP, bu ülkenin gözbebeği.

Cumhuriyetçi, demokrat, çağdaş, ilerici, devrimci, özgürlükçü Türkiye’nin merkez üssü.

Onun yapısını geliştirmek demek;

vatanın geleceğini, önümüzdeki yüzyıllara hazırlamak demek.

 

Bu makalenin, size geçen hafta hakkında vereceği yanıt;
hiç doğrudan ve kolay olmayacak.

 

Ben, diğer sanatçı meslektaşlarımdan farklı olarak;
Atatürk’ün partisinde siyaset yapmayı ve üye olmayı seçmiş bir insanım.

Yani; CHP’nin başarılı olması ve iktidar olması için çalışan bir vatandaşım.

Bu, hiçbir zaman değişmeyecek.

 

Öte yandan da, sanatçı olmanın getirdiği eleştirel ve muhalif tavrım tabii ki ayakta.

Yalnız, 21 yıllık iktidara karşı değil;
en az bir o kadar zamandır, CHP içinde yanlış olaylara karşı da…

 

Yıllardır; bu partide yeni bir demokratik tüzüğe ihtiyaç olduğunun savaşını,

en yoğun ve açık şekilde veren kişilerden biri oldum.

 

Bu projenin gelişmesine yardımcı olanlar arasında da

partinin en genç üyelerinden en tecrübeli örgüt emekçilerine kadar,

en tanınmış bakan ve milletvekillerinden en kıdemli hukukçulara kadar,

sayısız değerli isim yer aldı;

“Dijital Demokratik Devrim Tüzüğü”(D3) projem onların her birinin görüşleri ile gelişti.

 

“Parti İçi Demokrasi” grubunun ricasıyla,

2010’da geliştirdiğim bu hazırlık taslağını,

2020 ve 2021’de aylarca süren yoğun bir çabayla, son haline getirdim.  

 

Fakat; geçen hafta hazırlanan tüzüğün,

bizim tarif ettiğimiz tam demokratik yapıyı yansıtmadığını, üzülerek söylemem lazım.

 

Eksiklerin, hataların, uygulanan yöntemlerin nerede takıldıklarının,

bir makalenin paragraflarına sığacak kadar olanlarını, burada dile getireceğim.

Tabi bu aktaracaklarım;

benim her zamanki gibi CHP’ye olan inancımı ve

var gücümle bu yapıyı desteklememi değiştirmeyecek.

 

Öte yandan; yıllardır savunduğum konuları da yüz üstü de bırakmayacağım.

Çünkü; sürekli daha iyiyi aramaktan vazgeçemeyiz.

 

İyi niyetle başladığına inandığım bir yenileşme ve demokratik tüzük arayışı,

yapısal ve devrimsel nitelikten uzak bir çaba olarak kaldı.

 

Bakın, 13 Temmuz 2023 tarihinde Cumhuriyet’te yer alan makalemin başlığı neymiş:

“CHP, Yeni Tüzüğü Kimlere Kaleme Aldıracak?”

Kullandığım ara başlık ise; şunu söylüyordu:

“Gerçek Değişim mi Yoksa Makyaj mı?”

 

Korkum; bu görevin, partinin yerleşik statükosuna,

örgütün gelenekselleşmiş kendi içinde tutucu ellerine teslim edileceğiydi.

 

Bakın ne söylemişim:

“Birinci soru şu:

Örgütten gelen özgürlükçü değişim taleplerini

kimler değerlendirecek ve metinleştirip hazırlayacak?

 

Böyle bir değişimi gerçekten talep edenler mi

yoksa, parti içi tepkileri dindirmek için

yenilikçi görünen hamleleri içerecek ama;
işin özünde partinin ruhsal ve davranışsal kilidini örgütün eline vermeyecek,

sadece; makyajlanmış bir tüzük oluşturmayı hedefleyenler mi?”

 

Birkaç hafta önce;
çalışkan ve başarılı Genel Başkan Özgür Özel ile makamında yaptığım görüşmede,

kendisine, bu rahatsızlığımı hatırlatmıştım.

 

Özel’in; partinin kapılarını açma ve

demokratikleşme konusundaki samimi arayışlarına inandığımı ancak;
bunu kaleme alacak parti içi güçlerin, aynı duyguları paylaşmalarının zor olduğunu,

naçizane düşüncelerim olarak; kendisine iletmiştim. 

 

Tüzüğü, bu yıl kaleme alanlar ve komisyonda öne çıkanlar, 81 ilin başkanları.

Hepimiz biliyoruz ki;
İl Başkanlığı, parlamentoya giden yolun en köşeli taşlarından biridir.

 

Dolayısıyla; genel başkana bağımlı bir kadro yapısının

sağlam bir blok olarak parti içi iktidara oturması ve

has mensuplarını, şık parlamenter koltuklara yerleştirmesi,

yerleşik düzenin; yıllardır bilinen standart senaryosundan başka bir şey, değildir.

 

Tüzüğün yenileşmesi sürecinde, maddeleri yeniden yazanlar;
partinin halkla bütünleşmesini isteyen ve

bu doğrultuda yıllardır yapıcı eleştiriler getiren hukukçular,

anayasa hukukçuları,

demokratik kitle örgütleri önderleri,

muhalif yazarlar,

parti içi muhalefetin kanaat önderleri gibi isimler olmalıydı.

Ama olamadı.

 

Aynen yazıda belirttiğim şekilde;
bugüne kadar CHP’nin yıllardır süren akışında,

Genel Başkan’ın kadrosuyla siyasette belirli koltukları,

güvenle ve sırayla atlayarak milletvekilliğine ulaşmak isteyenler;
yıllardır garantili sonuç veren şablondan, ne yazık ki; uzaklaşmak istemediler.

 

Sizi, tüzük maddelerine boğmadan bazı örnekler vermek istiyorum.

 

Bir tüzüğün, parti içinde demokrasi açısından önemi;
ister il veya ilçe başkanlığı,

ister belediye başkanlığı,

ister milletvekilliği veya parti meclisi üyeliği ya da

genel başkanlık için soyunanların bunu yapabilecek fırsatı bulabilmeleridir.

 

Mesela; bunun için parti içi iktidarın;
genel kurullara veya kurultaya, blok liste ile girme inadından vazgeçmesi lazımdır.

Ne yazık ki; “yeni” tüzükte her ne kadar Madde 51 Fıkra 4, “çarşaf liste esastır” dense de,

hemen altında Fıkra 5 ve 6’da öğreniyoruz ki;
kongre veya kurultay karar verirse,

delegelerin onda birinin teklifiyle, blok listeye geçilebiliyor!

 

Aynı şekilde;

her ne kadar, Genel Başkan Özgür Özel yüksek sesle,

“Herkesin çarşaf isteğiyle seçilmesi lazım,

hiçbir milletvekilinin merkez yoklamasına güvenmemesi lazım” dese de;
son kertede yine bu tüzükten öğreniyoruz ki;
Parti Meclisi’nin bütün siyasi görevler için adayları,

kararına göre; “merkez yoklaması” ile de saptayabilir! 

 

Yine getirilen “Üç dönemden fazla üst üste milletvekili seçilemez” kaidesi;
her ne kadar, çok demokratik görünse de

bu kaideyi de delmek için tüzük birçok önlem almış!

 

Mesela; Madde 52 Fıkra 9’da

“Ön seçim,

örgüt denetiminde ön seçim,

aday yoklaması,

örgüt denetiminde aday yoklaması yöntemlerinde; dönem koşulu aranmaz.”

 

Ama; ardından bu da yetmemiş ve şu ek gelmiş:

“Partinin milletvekili bulunmayan seçim çevrelerinde milletvekili çıkarmak veya

bu seçim çevrelerinde partinin oyunu yükseltmek amacıyla;
Merkez Yönetim Kurulu’nun önerisi, Parti Meclisi kararıyla;
dönem kuralı uygulanmayabilir”

 

Daha sonra; üç dönem kuralında Madde 55 Fıkra 7,

yerel seçimlerde de nasıl yaşama geçirileceği kaleme alınırken, bakın ne denmiş:

 

“Bir kişi; en fazla üç dönem, üst üste;
belediye başkanı, belediye veya il genel meclis üyesi seçilebilir.

 

Önseçim,

örgüt denetiminde ön seçim,

aday yoklaması,

örgüt denetiminde aday yoklaması yöntemlerinde, dönem koşulu aranmaz”

 

Böylece; sonsuz belediye başkanlığının önü açılmış!

Ama o da yetmemiş:

“Seçim devresi çevresi değişikliğinde, dönem istisnası;
Merkez Yönetim Kurulu önerisi, Parti Meclisi kararıyla uygulanabilir.”

 

Ayrıca; Madde 51 Fıkra 2,

daha önce yıllardır, kurultay konuşmalarına ve yazılı olarak yaptığım ikazlara karşın;
farklı adaylara delegeler imza veremeyeceği için,

delegelerin belirli bir adaya verdikleri “tercih imzası”

kalıcı bir deklare seçim oyu haline dönüşüyor.

 

Şöyle ki;
o delegeler, artık yalnız o adaya yapışmış oluyorlar;

bu da iki, üç veya dört adaylı bir seçimde,

adeta partinin gergin saflara bölünmesini körüklüyor.

 

Evet, yeni tüzük; gerekli imza adedini azaltmış ve denetime almış.

Ama buna rağmen;
genel başkan seçimi ve aynı mantıkla yapılan il veya ilçe başkanı seçimleri de

illegal hale geliyor.

 

Şöyle ki;

Madde 19 Fıkra 1,

Genel Başkan’ın kurultayda “gizli oyla” seçilmesi gerektiğini, kayıt altına alıyor.

Hâlbuki; tek adaya deklare olarak dayatılan imza şartları nedeniyle,

Genel Başkanı seçen oyların en azından bir kısmı, bu gizlilik maddesine uymuyor.

Bu ağır çelişki de seçimin yasallığını bozuyor.

 

Bunu görmek zor değil; ama, ne var ki;
2003 yılında Baykal ekibinin,

kendi iktidarlarını korumak için aynı gün tüzük darbesi yapıp,

aynı kurultayda uygulamaya başladıkları bu ucube sistem;

bu büyük değişim kurultayında da olduğu yerde kaldı!

Hem de sayısız ikaza rağmen…

 

Gençlere ve Kadınlara Kotanın Büyük Önemi


Bu arada; çok alkışlanacak bir hamle,

56. Maddede ele alınan; kadınlara ve gençlere ayrılan kota konusu.

 

Genel Başkan Özgür Özel’in ısrarla üstüne bastığı bu kotaların %30 ve %50 arasında,

önümüzdeki dört kurultayda yükselerek,

özellikle cinsiyet kotasında tam eşitliğe ulaşacak olması, müthiş bir devrim.

 

Fakat, mühim olan nokta tabii şu:

en önemlisi, bu kotaları tüzüğe yazmaktan çok daha önemlisi;
bu kotaların gerçekten bu şekilde, ödünsüz olarak uygulanması!

 

Yani; ister yerel, ister genel, ister parti içi olsun;
o seçimler bittiğinde; kadın ve  genç sayısının,

kotanın tarif ettiği yüzdeye ulaşıp ulaşmadığını göreceğiz.

 

Tek temennim;
Özel’in gurur duyarak sunduğu bu değişimlerin,

parti içi bürokrasi tarafından, çeşitli yöntemlerle eritilmemesi, kırpılmaması,

tam tersine teşvik görmesi.

 

Bu arada; çeşitli geniş Danışma Kurulları’nda gençlere ve kadınlara,

Partili kitle örgütü ve sendika liderlerine yer açılması da önemli bir gelişme.

 

Değişim Kurultayı’nın ilk gününde yaptığım konuşmada,

süre çok kısa olmasına rağmen; hızlıca bu konulara değindim.

 

Ayrıca; yapılması şart olan bir değişimi daha hatırlattım:

 

“Genel Başkan veya MKYK veya Parti Meclisi,

CHP Kurultayı’ndan altı ay öncesinden itibaren;
hiçbir tüzük değişikliği öneremez,

Parti’nin işleyiş çarkını, yöneticilerin ve adayların seçilme yöntemlerini değiştiremez.”

CHP tarihinden alınmış bu büyük ders de maalesef; tüzüğe yansımadı.

 

Hatırlattığım bir başka konu;
35 yıldır her birine katıldığım kurultayların hiçbirinde,

Genel Başkan’ın lehte ve aleyhte konuşmaları dinlememesi ve

bunun açtığı demokratik yaraydı.

 

“Genel kurulları dev stadyumlarda yapılmasına rağmen;
Fenerbahçe’de Ali Koç, bütün eleştirileri tartışmasız not alarak dinliyor ve

hepsine cevap veriyor; bu bir örnektir” dedim.

 

Ne mutlu bizleri ki;
hiç olmazsa, son tüzük kurultayının ilk günündeki yoğun konuşmaları,

Genel Başkan ve parti üst yönetimi dikkatle dinlediler.

 

Genel Başkan Özgür Özel’le birkaç hafta önce makamında yaptığım görüşmede,

kendisi; bana iki dönem üst üste seçim kaybeden genel başkanın istifa edeceğini ve

bu konuda daha önce de dile getirdiği bu kararında, ısrarcı olduğunu vurguladı.

Ama ne yazık ki; bu da yeni tüzüğe yansımadı!

 

Demek ki; burada da Temmuz ayında yazdığım makaleye dönüş yapıyoruz!

 

Bu tüzüğü kaleme alanların,

genel başkanları hakkında böyle bir ifade kullanmaya eli varmamış,

çünkü; biliyorsunuz birçok “kraldan fazla kralcı” vardır etrafta! 

 

Onca değerli partilinin görüşlerini de değerlendirdikten sonra;
sorumluluğunu üstlenerek, kaleme aldığım Demokratik Dijital Devrim tüzüğünde,

bambaşka bir dünya vardı.

 

Çarşaf liste tartışmasız şarttı, blok liste kaldırılmıştı.

Delegelik kaldırılmıştı,

her üye ile ön seçim tartışmasız D3 yöntemleriyle yapıldıktan sonra;
varolan partiler yasasıyla uyum için belirli teknik hamleler yapılıyordu.

 

İki büyük seçim mağlubiyeti alan başkan ayrılıyordu.

Seçimler için dönem şartı vardı ve bunu delmenin yolu yoktu,

milletvekili üç dönem parlamento kalmışsa; en az bir dönem dışarıda olacaktı. 

 

İçine doğduğum evde; Dr. Suphi Baykam,

Demokrat Parti faşizmine karşı, İnönü’nün en genç milletvekillerinden biri olarak;
CHP saflarında büyük bir mücadele veriyordu.

 

Gerek 27 Mayıs devrimi, gerek ortanın solu,

büyürken soluduğum temel özgürleşme arayışlarıydı.

 

Babamın uzun yıllara yayılan yoğun siyasi kariyeri,

doğal akışta benimkine bağlandı ve

75 yıldır, bu mücadelenin sorumluluğun üstlenildiği bir hanede yaşıyorum. 

 

CHP’nin demokratikleşmesi için fiili olarak 35 yıldır verdiğim mücadele bir yana,

genel başkan adayı olduğum 2003 yılından beri;
tüzük ve partinin halka açılması için de ayrıca; açık bir mücadele veriyorum.

 

D3 tüzük çalışması;
Sayın Kılıçdaroğlu, 2010’da henüz Grup Başkan Vekiliyken ve

daha sonra genel başkanlık döneminde 2021’de

çok daha gelişmiş ve detaylı bir haliyle olmak üzere; iki kere kendisine teslim edildi.

 

Ardından üç hafta önce de

tekrar; uzun bir görüşmede Sayın Özel’e sundum bu belgeyi. 

 

Bugün, Türkiye’nin ana derdi;
bir “saray” ile özdeşleşmiş tek adam rejiminden kurtulup,

tekrar özgür siyaset ortamına ve demokratik parlamenter rejime dönmek.

 

Bunu da başarabilmek için Türkiye’nin CHP’den başka bir gücü yok.

CHP’nin daha da güçlenerek, tek başına iktidar olabilmesi;
partinin tam demokratikleşmesi gerektiğini savunan bizler için en büyük hedef. 

 

Bu sütunu takip edenler bilir;
son CHP Olağan Kurultayı’nda değişimi savundum ve

Özgür Özel’i destekleyen, sert bir konuşma da yaptım.

 

Öte yandan, ana hedefimizin;
seçimler sonrası dönemde, CHP Tüzüğü’nü demokratikleştirmek olduğunu ve

daha önemli hiçbir hedefimiz olamayacağını,

parti içi demokrasi grupları olarak; topluca savunduk.

 

Yıllardır, partinin evrensel standartlarda

mükemmel bir demokratik yapıya ulaşması için

beraber kafa yorduğumuz değerli dostum Ercan Karakaş’a,

son dönemde; bu konuda yoğun çabalar harcayan Örsan Öymen de katıldı.

 

Son aylarda sıklaşan diyaloglarımızla,

geçen hafta yapılan kurultayı da salonda yanyana izledik ve

birbirini tamamlayan ve ikazlarını esirgemeyen,

yapıcı eleştirel konuşmalar dile getirdik.

 

Kurultay’a katılan Hurşit Güneş, Nihat Matkap, Ali Şeker gibi

başka değerli arkadaşlar da benzer ikazlar yaparak;
tartışmasız önseçim taleplerini paylaştılar.

 

Fakat; tüzükte yapılması öngörülen değişiklikleri içeren 24 sayfalık kitapçık,

maalesef; o Cuma günü, ancak öğleden sonra salonda bizlere dağıtılabildi.

 

Yani; CHP’nin anayasası sayılacak bir tüzüğün değişiklik tartışmaları için,

kitapçığa ancak kısaca göz gezdirerek fikir sahibi olup,

ona göre eleştirel bir konuşma yapmanız gerekiyordu.

 

Tabii; bizler gibi çok uzun dönemlerdir bu işi ana derdi ilan etmiş partililer dışında,

maalesef; birçok delege, neyin ne olduğuna veya

hangi değişikliğin ne getirdiğini tam anlayamadan,

detaylara bakamadan, tartışmadan, kabul etmek durumunda kaldılar. 

 

Sayın Genel Başkan’la yaptığım özel görüşmede;
endişe duyduğum konular, aynen söylediğim şekilde yaşama geçti.

 

Tüzüğü kaleme alanlar;
kendisinin samimi demokratik taleplerini/kararlarını bile,

tüzüğe yansıtmaya çalışmadılar.

 

Ben, Özgür Özel’i;
enerjisi, toparlayıcılığı, topluma güleryüzle ve kucaklayıcı olarak yansıyan kimliği ile

beğeniyorum ve destekliyorum.

 

Bu kurultayda; neden demokratik hedeflere ulaşılamadığını,

yalnız benim değil; başta, Ercan Karakaş ve Örsan Öymen olmak üzere;
WhatsApp gruplarından da yapılan yapıcı eleştirilerle beraber toparlayıp,

her birini okumasını ve

gerçekten büyük bir devrim yapabilecek lider kimliğini geliştirmesini bekliyorum.

 

Bu, sizi şaşırtmış olabilir ama; söylediklerime inanıyorum.

Özellikle; Cumhurbaşkanlığı adaylığına heves göstermeden,

iktidarın sunduğu bu tuzağa düşmeyip,

CHP Genel Başkanı kalmak istemesini de saygıyla karşılıyorum. 

 

Ayrıca unutmayalım ki,
bütün yaptığımız eleştirilerimize rağmen;
CHP, Türkiye’nin bütün partileri arasında tartışmasız en demokratik parti!

 

 

 

Bedri Baykam
bedribaykam1923@gmail.com

 






Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA