Tweet |
Merkez Bankası Şubat ayında faizleri 50 baz puan daha düşürerek,
yüzde 8,50 seviyesine getirdi.
Açıklamada;
yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan verilerin,
tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen;
jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisiyle
gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişelerinin sürdüğü belirtilerek;
"Türkiye'nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde;
temel gıda başta olmak üzere,
bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da
uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonu, yüksek seviyelerini sürdürmektedir.
Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve
uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.
Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak;
gelişmiş ülke merkez bankalarının
para politikası adım ve iletişimlerindeki ayrışma devam etmektedir.
Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik
merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla
çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü, gözlenmektedir.
Ayrıca; finansal piyasalar,
durgunluk risklerine karşı faiz artışı yapan merkez bankalarının
faiz artırım döngülerini yakında sonlandıracağını, beklentilerine yansıtmaktadır" denildi.
Kahramanmaraş merkezli depremler öncesindeki öncü göstergelerin,
2023 yılının ilk çeyreğinde;
iç talebin, dış talebe kıyasla; daha canlı olduğuna ve
büyüme eğiliminde artışa işaret ettiğine değinilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Depremin; üretim, tüketim, istihdam ve beklentiler üzerindeki etkileri
kapsamlı bir şekilde değerlendirilmektedir.
Depremin, yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte;
orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde
kalıcı bir etkide bulunmayacağı, öngörülmektedir.
Büyümenin kompozisyonunda;
sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken,
turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı;
yılın tüm aylarına yayılarak, devam etmektedir.
Bunun yanında;
iç tüketim talebi, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve
ana ihracat pazarlarındaki zayıf iktisadi faaliyet;
cari denge üzerindeki riskleri, canlı tutmaktadır.
Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi,
fiyat istikrarı için önem arz etmektedir.
Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının
amacına uygun şekilde iktisadi faaliyetle buluşması, yakından takip edilmektedir.
Kurul, '2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma' metninde belirttiği üzere;
parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını
kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere;
tüm politika araç setini, liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir.
Kurul, yaşanan felaketin etkilerinin en düşük seviyelere indirilmesi ve
gerekli dönüşümün desteklenmesi amacıyla;
uygun finansal koşulların oluşmasını, önceliklendirecektir."
Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle;
enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlandığına
dikkat çekilen açıklama, şöyle sürdürüldü:
"Depremin yol açtığı arz talep dengesizliklerinin,
enflasyon üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.
Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve
istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından,
finansal koşulların destekleyici olması, daha da önemli hale gelmiştir.
Bu çerçevede;
kurul, politika faizinin 50 baz puan düşürülmesine karar vermiştir.
Kurul, bu ölçülü indirim sonrası;
para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak,
deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için
yeterli olduğu, görüşündedir.
Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri, yakından takip edilecektir.
TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda;
enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve
orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar;
elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya, devam edecektir.
TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için
'Liralaşma Stratejisi'ni tüm unsurlarıyla uygulayacaktır.
Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar,
ülke risk primlerindeki düşüş,
ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve
finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla;
makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir.
Böylelikle; yatırım, üretim ve istihdam artışının
sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için, uygun zemin oluşacaktır.
Kurul, kararlarını;
şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya, devam edecektir."