gaziantep escort
Bugun...



'Türk Baharı' CHP ile sandıktan çıktı


facebook-paylas
Güncelleme: 24-04-2024 16:27:37 Tarih: 04-04-2024 15:38

'Türk Baharı' CHP ile sandıktan çıktı

Türk demokrasisi,

Nisan’ın ilk saatleriyle beraber;
içine girdiği “rüya dönemini”, büyük bir keyifle yaşamaya devam ediyor.

 

Kimilerimizin 25,

kimilerimizin 35,

kimilerimizin 45 yıldır uğraştığı hedef; nihayet gerçekleşti. 

 

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk yerel seçimini,

Cumhuriyet’i kuran Parti kazandı ve

seçimlerden, yüzde 37,8 ile birinci parti olarak çıktı.

 

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel,

“Atatürk’ün Partisi'ni iktidar yapacağız” diyerek;

bundan sonraki hedeflerini de netleştirdi.

 

Attığım tweet’ler arasında benim açımdan en duygusalı, en değerlisi şuydu:

“CHP bu zaferi aynı zamanda;

bugünü göremeden aramızdan ayrılan

tüm partililere, bütün Atatürkçülere, bütün demokrat yurttaşlara adıyor!

Onların ruhları, bu gece şad oldu.”

 

Aklıma, annem Mutahhar Baykam ve babam Dr. Suphi Baykam geliyor;

Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Mustafa Ekmekçi, Ali Sirmen,

Cumhuriyet yazı işlerinden Mehmet Sucu,

dayım Sarıyer Belediyesi eski Başkanı İhsan Yalçın ve

daha nice sayısız akraba, dost ve aydın geliyor…

 

O kadar özel bir dönemin başlangıcı oldu ki, baharın ilk günleri!

Tsunami kıvamında CHP’ye doğru akan büyük bir “yeni oy” potansiyeliyle,

sadece hesapta olan büyükşehirler değil;

Afyon, Adıyaman, Giresun, Balıkesir, Denizli, Uşak, Kütahya, Kırıkkale,

Bursa, Kilis, Zonguldak, Manisa, Bartın, Kastamonu, Amasya gibi

normalde AKP veya MHP’nin elinde olan şehirler de, tercihlerini CHP’den yana kullandılar.

 

ÖZEL, İMAMOĞLU VE KILIÇDAROĞLU…

 

Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu,

zafer gecesi o kadar olgun, zarif ve kapsayıcı konuşmalar yaptılar ki…

Gerçekten yürüttükleri iş birlikleri ile çok dinamik ve tamamlayıcı bir profil çiziyorlar!

Bu açıdan da bravo demek lazım, ikisine de.

 

Özel’in yaşlı gözlerle;
Parti binalarının kapısını açan, çayını koyan, şehri afişlerle donatan emekçileri hatırlaması,

o kadar duygulandırıcı bir sahneydi ki…

 

Seçimi kaybeden partilere oylarını vermiş seçmenlere karşı, 

onlara sahip çıkan, samimi ve sahici yaklaşımları için de

her ikisini ayrıca; tebrik ediyorum.

 

Doğruyu söylemek gerekirse;
-kimse alınmasın ama-

neredeyse sosyal demokrat politikalar üzerine düşünen herkesin/her birimizin,

kaçınılmaz gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu’nun zirvedeki koltuk değişimi,

son derece gerekliydi!

 

Son aylarda;
Kılıçdaroğlu’nun sahneye 1 Nisan’dan itibaren dönmek isteyeceği ve

eski kadrosu ile beraber; CHP yönetimine tekrar aday olacağı söylentileri,

Parti’nin önemli isimleri arasında, çok yayılmıştı.

 

Bu senaryo sonsuza dek tarihe gömüldü diyebiliriz!

Ama; bazı konularda hakkını vermemiz lazım…

Kılıçdaroğlu’nun, beş yıl önceki;
hak-hukuk-adalet mitinglerinin de ciddi etkisi vardı, AKP’nin mağlubiyetinde.

 

Keza; hakkında hiçbir yolsuzluk iddiası olmadan sürdürdüğü

tertemiz siyasi kariyerinin de…

 

YANDAŞ BASIN VE İKTİDAR KANADI NE UMDU, NE BULDU?

 

31 Mart gecesinden itibaren;
yandaş kanalları, kahkahalar içinde izliyorum:

 

“AKP silindi”, “Erdoğan’a şok”, “CHP patlama yaptı: dev yükseliş” gibi

ana başlıklara girme cesaretini tabii ki gösteremeden;

“Ekonomi şöyleydi, böyleydi…

O yüzden seçmen AKP’ye ufak bir mesaj verdi” gibi

yenilgiyi minimize etmeye çabalayan söylemlerin yanında;

“CHP içinde, ilk üç isim arasında yakında liderlik kavgası çıkar”,

“Aslında; Millet İttifakı başarıyla devam etti, bakmayın öyle dediklerine”

gibisinden akıllara ziyan şeyler söylediler,

acaba; bir yerden bir kıvılcım yaratıp, bir kavga başlatabilir miyiz diye!

 

Acıyarak, müstehzi bir gülümsemeyle izledim her birini…

Uzun zamandır; artık, “yandaş medya”ya dönüşen

Türkiye’nin eski ve köklü gazetelerine bakıyorum da,

topu topuna bulabildikleri manşetler, “halk mesaj vermiş” ölçeğinde.

 

Gülmek istiyorsanız buyurun,

“Peki halk bunlara ne mesaj vermiş?” diye sosyal medyaya bir post atın!

Ben denedim!

Yanıtlar çok eğlenceli.

 

Paniklerini anlamak, gayet mümkün.

Ortada “Altılı Masa” diye bir şey kalmamışken;
CHP’nin, hiçbir ortakla ittifak kurmadan

-hem de İYİ Parti ve DEM birçok yerde kendi adaylarını çıkarmışken-

birinci parti haline gelmesi,

Erdoğan ve Bahçeli’yi dehşete düşüren bir gelişme.

Kolay yenilir yutulur bir lokma değil; bu.

 

“CeHaPe zihniyeti” diye adlandırdıkları kurucu Parti;

artık, halkın iradesi sayesinde;

onların önünde/ilerisinde ve

her sabah güne uyandıklarında, bu kabusla yüzleşmeye mecburlar.

 

Halbuki; halk, CHP’nin adaylarını ve projelerini duymasın diye;

ellerinden gelenin katbekat fazlasını yaptılar! 

 

Devletin parasıyla,

yani; halkın vergi katkılarıyla yaşayan ulusal kurumumuz TRT’nin,

seçim propagandasına ayırdığı sürenin yüzde 95’ini, iktidar partisine tahsis etmesi,

en hafif tabirle, yüz kızartıcı bir demokrasi ayıbı.

(Bu arada çok iyi niyetliymişim;

bu yazımı okuyan bir asistanım, oranın yüzde 98,8 olduğunu saptadı)

 

AKP, zaten yandaş kanallara; -tabii ki- istediğini yaptırıyor, ama;
TRT’de yaşanan adalet zafiyeti, tarih kitaplarına geçecek bir vaka...

(Adnan Menderes iktidarında;
radyonun her gün, sözde Vatan Cephesi adı altında;

Demokrat Parti’ye katılan insanların listelerini yüksek sesle yayınladığı,

yani; dönemin en yaygın ve güçlü kitle iletişim aracı olan devlet radyosunun,

tamamen “tek taraflı” olarak; DP’nin propaganda aygıtına dönüştüğü o dönem,

bugünün AKP’sinin TRT üzerinden gerçekleştirdiği

“siyasi rakip ambargosu” ile kıyaslanabilecek, belki de yegane örnek.)

 

Tabi bu da yetmedi:

Tam tamına; 17 bakan, vali, resmi görevli ve bürokrat,

yani; tartışmasız Erdoğan’ın kontrolündeki “devlete” ait her güç,

yerel seçim için İstanbul’un kazanılması adına,

adeta; Fatih Sultan Mehmet çıkarması gibi devreye sokuldu!

 

İşte, CHP ve İmamoğlu;
İstanbul’da onların her birini ve Erdoğan’ı saf dışı bırakarak,

gerçek fetihi gerçekleştirdi.

 

İktidarın bu güç gösterisi karşısında ise;
gençler, sosyal demokratlar, Kemalistler,

muhalif basın ve televizyonun dar imkanlarını kullanan kadrolar ve…

İşsizler, emekliler, işçiler, yeşiller, LGBTİ+’lar, sanatçılar, atama bekleyen öğretmenler,

geziciler, ekolojistler, hayvan hakları savunucuları ve

yok sayılan milyonlarca vatandaş, vardı.

Her birini, canı gönülden kutluyor ve kucaklıyorum!

 

MAĞLUBİYETE RAĞMEN BALKON NUTKU…

 

Devrim, o kadar “zamanında” yaşandı ki!

Yobazlığın günbegün fütursuzca hortladığı ve

yurdun her noktasına tarikatlar aracılığıyla yayıldığı bir dönemde geldi,

bu demokratik tokat!

 

Tabii ki, çok belirleyici büyük gafları oldu hükümetin.

Fenerbahçeliler ve hatta; Beşiktaşlıları karşılarına aldılar,

emeklileri yok saydılar,

öğretmenlere, emekçilere haksızlık yapmayı, günlük standartları haline getirdiler. 

 

İşte bütün bunların provoke ettiği tepkiler,

Türkiye’de demokrasinin adeta yeniden doğmasını sağlamış,

hatta; kanıtlamış oldu!

 

Erdoğan, beklentilerin aksine ve her şeye rağmen;
o gecede de eşiyle meşhur balkon konuşmasını yaptı.

 

Mağlubiyeti kısmen kabul etti,

tabii hiçbir rakibini tebrik etmedi, ama; “Özeleştirimizi yapacağız” dedi.

“Umduğumuz neticeyi alamadık ama kazanan Türkiye…

Bu gece, demokrasi kazandı” dedi.

 

Fakat, ne yazık ki;
aylarca süren kampanya sürecinde, Türkiye’de demokrasi pek kazanamadı.

 

TRT’deki; tutum, eşitlik ve saydamlıktan uzak seçim şartları,

insana pes dedirten faktörlerin, başında geldi.

 

Valiler, polisler, devlet arabaları, memurlar, bürokratlar, herkes;
seçimde, iktidarın lehine kullanıldı!

 

Ardından; AKP, AKP’liliğini tekrar gösterdi.

Van’da yüzde 55’le seçilen belediye başkanının elinden zaferini alıp,

yüzde 27 oy ile bölgede seçimi kaybeden kendi adayını

başkanlık koltuğuna oturmaya kalkışması;
iktidar cephesinde hiçbir şeyin değişmediğini,

“milletin takdiri”nden hiçbir ders alınmadığını, yeniden teyit etti!

 

AKŞENER İFLASI

 

Meral Akşener bu seçimler için “Hür ve müstakil gireceğim” diye tutturduğunda;

geçtiğimiz Aralık ayında, bir yazı yazmıştım ve

“Biliyoruz ki;
İsrail, Amerika’daki diasporası ve Amerikan ordusuna güveniyor,

peki; siz, neye güveniyorsunuz Sayın Akşener?” diye sormuştum.

 

Aslında; ortada güvenebileceği hiçbir şey yoktu ve

son on günde; ani bir U dönüşü ile Erdoğan’la ortaklığa girmesi dışında,

onu iflas ve yok olmaktan kurtarabilecek hiçbir şey görünmüyordu, ufukta.

 

Gördüğümüz gibi daha sonra seçimler yaşandı ve

Akşener öngördüğümüz gibi “sıfır çekti” yani; sadece, bir ilin belediyesini kazandı.

 

Hani; seçimlere, başka hiçbir partiyle ilişkilendirilmeden,

bağımsız olarak girmek istiyordu ya?

Hakikat aynasında, bunun neye mal olacağını; artık öğrendi.

 

Fakat, itiraf edeyim;
ömrümde hiçbir siyasetçinin bu denli az öngörüye sahip olduğuna, hiç şahit olmadım…

Birkaç “yaklaşan” olmuştu o kadar…

 

Akşener, kendi “sıkletindeki” politikacılardan daha önce tecrübe ettiğimiz gibi;
istifaya pek yanaşmadı ve seçimli bir genel kurula, yeşil ışık yaktı.

 

Hatırlarsınız; büyük seçim mağlubiyetlerinden sonra,

Devlet Bahçeli de istifa etmeden yola devam etmişti.

Hatta; onu istifa etmemeye, rahmetli Deniz Baykal ikna etmişti,

seçim kaybının; o kadar önemli bir kriter olmadığını vurgulayarak…

 

Akşener’in önce hemen çekileceği söyleniyordu,

sonra araya 36 saat girince, kendisini kim ikna etti bilmiyorum!

Kim bilir; belki birden “uyanır” ve aday olmaktan vazgeçerek,

gerçekleştirir bu olağanüstü genel kurulu!

 

DİĞER İFLASLAR

 

Tabii ki, diğer iflaslar arasında;
Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi,

Ali Babacan’ın DEVA Partisi,

Gültekin Uysal’ın Demokrat Partisi ve

Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi vardı.

 

Mart 2024 yerel seçimleri;

Mayıs 2023 genel seçimlerinde,

CHP’nin boş yere bu partilerden 40 ismi, parlamentoya taşıdığını kanıtladı.

 

Hatta; bence, şunu söyleyebiliriz;

CHP, 2023’te doğru adaylarla ve doğru bir strateji ile yola çıksaydı;

bugün parlamentoda, elinde olacak milletvekillerinin artı sayısı 40 değil; 80 olurdu!

 

Bu partiler, artık; tamamen birer tabela partisine dönüştüler ve

bir daha ayağa kalkmaları, çok zor.

 

AKP’nin kendi iflasından nemalanabilirler mi ve

AKP’nin kaybettiği oyların;
ne kadarı Yeniden Refah Partisi’ne,

ne kadarı bu artık marjinalleşmiş, eski aşırı sağ partilere gider, 

orasını bilemem. 

 

TÜRKİYE SEÇİMİNİ ATATÜRK’TEN YANA KULLANDI

 

Türkiye; bunu, 2023 seçiminde başaramadı ama;
ikinci 100 yılına başlarken, yerel seçimlerde Atatürk’ün partisine ve ideolojilerine oy verdi.

Halk, CHP’yi birinci parti yaptı.

 

Tercihini, genç ve kadın belediye başkanlarından yana kullanmayı da

asla ihmal etmedi.

Sanatı ve kültürü; müziği ve festivalleri öne çıkaran adayları destekledi. 

 

İmamoğlu’nun, dünyaya örnek olacak;
müze, kütüphane, festival, kültür sanat proje ve yapılarına değer verdi.

 

Adıyaman gibi tarikatların mabedi haline gelmiş bir şehirde bile; CHP kazandı.

Ayrıca; gençlik şunu gördü:

Bu katı, sert, nobran iktidarın; tüm faşizme kayan uygulamaları,

halkın gücünü ve kararlılığını yolundan çeviremedi!

 

Bunun getirdiği özgüven,
önümüzdeki dönemde; ister sokakta, ister seçimlerde

gençlerin; kendi geleceklerine ve siyasete çok daha farklı yaklaşmalarını sağlayacak.

 

Özgür Özel’in de zafer konuşmasında sesi titreyerek söylediği gibi,

“En çok da, yüzde 80'e varan desteğiyle;
kendi hakkı kadar, diğerinin hakkını savunmayı bilen gençler; kazanmıştır.

 

‘Onlar bu ülkeden ümidi kestiler,

bavulları zihinlerinde topladılar ve bir gün gidecekler!’ denen gençler;
bir seçim daha 
beklemeye, karar vermişlerdir.”

 

Ayrıca; bir gerçek daha var:

Siyasete, çıkar ilişkisi olarak bakan veya

hamasi rüzgarlara kolay kapılan insanlar da,

CHP’yi ve sosyal demokrasiyi bugüne kadar savunmamış olsalar bile;

kendilerini, birden merkezden CHP’ye doğru kayan bir eksende bulabilecekler.

 

Doğaldır ki;
bunların arasında bundan sonra,

kazananlarla beraber olmak isteyen iş insanları da;
ama, “demek ki siyaset o kadar kötü bir şey değilmiş” diye bakan gençler de olacak.

 

Ve çok önemli ki; dünün kararsızları da olacak,

yani; CHP kendi hak ederek doldurduğu gemisinde,

ayrıca; bu dönem rüzgârlarının getirdiği insanlara da, yer açmak durumunda kalacak. 

 

Başlığın buyurduğu gibi;
Türkiye kendi baharını,

CHP’nin; ısrarlı ve uzun yıllara yayılan kararlı tavrı ile sandıktan çıkardı.

 

Biliyorsunuz değil mi?

AKP; bir dahaki seçimlerde muhalefete düşerse,

sakın sanmayın ki; CHP gibi 30-40 yıl muhalefette bekleyebilsin!

CHP’nin yaptığını yapabilmek için, o evi kuran ev sahibi olmak lazım;

yoksa, çıkar partileri ANAP gibi, dağılır gider!

“Öküz ölür, ortaklık biter”

 

 

 

Bedri Baykam
bedribaykam1923@gmail.com

 






Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA