Tweet |
Dünyada yaşanan su sıkıntısının,
Türkiye'deki yansımalarını aktaran Malzeme Mühendisi Erhan Mataracı,
yaz aylarına girilirken, yaşanabilecek su sıkıntılarına dikkat çekti.
“2023 yaz ayları yaklaşırken, başta İstanbul olmak üzere;
birçok ilimizde, yazın yaşanması muhtemel su problemi, şimdiden hepimizi uyarıyor.”
diyen Mataracı,
“Her yıl yaşanan su sıkıntısını aşmamız için
kışın daha çok yağmur ve kar beklemenin dışında;
yapılabilecek çok fazla şey var; ama, maalesef;
su altyapısı projeleri göz önünde ve reklam değeri yüksek olan projeler olmadığı için
yeterli önem verilmiyor.” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen;
teknolojinin takip edilmemesiyle gelişim sağlanamadığını söyleyen Mataracı,
“Ülkemiz, su kaynakları bakımından çok avantajlı durumda;
her bölgemizde akarsuların bulunması dışında, 3 tarafımız denizlerle çevrili.
Buna rağmen;
susuz kalmamız çok zorken,
teknolojiyi takip etmeyerek ve sorunu görmezden gelerek,
günün sonunda kendimizi yine aynı noktada buluyoruz”
düşüncesini dile getirirken,
“Şehirlerde yaşayan nüfus, bu insanlar için gerekli olan su miktarları belliyken;
susuzluk problemine karşı alınabilecek teknik önlemler açıkça biliniyorken;
hala, neden önlemler alınmayıp; bütün bir millet olarak,
bahar aylarında; şehirlerin baraj doluluklarını takip etmek zorunda kalıyoruz?”
sorusunu sordu.
Deniz suyundan içme suyu üretimini de hatırlatan Mataracı,
desalinasyon sisteminin hayata geçirilerek,
şebeke suyu ihtiyacının karşılanabileceğine vurgu yaptı.
Mataraca;
“Deniz suyunun, kullanım suyu olarak kullanılmasına olanak sağlayan
desalinasyon tesisleri, dünyanın her yerinde hızla inşaa edilmeye başlandı.
Türkiye’de bu konuyla ilgili araştırma yaptığımızda;
birçok yerde suyun mineral değerlerinin düşük olduğu ve
bu tesislerin çok pahalı olduğu gibi, iki bahane üretiliyor.
Mineral değerleri yüksek suyu park bahçe sulamasında kullanacağımıza,
bunun yerine; desalinasyondan gelen su kullanılabilir,
zaten; İstanbul’da halk şebeke suyunu, yalnızca temizlik için kullanabiliyor.
2020 senesinde Cibuti’de yaptığımız desalinasyon tesisinin toplam maliyeti,
Türkiye’de her gün yükselen gökdelen maliyetlerinin yanında; hiçbir şey,
hele ki; insan hayatına etkisi açısından düşünürseniz, bedava denilebilir” dedi.
“Sınır komşularımızdan Gürcistan’da 10 yılı aşkın zamandır bütün su altyapısı yenileniyor”
hatırlatması yapan Mataracı,
“Her şehirlerinde farklı fazlarda su altyapısı projeleri yapılıp,
işi yapma kabiliyeti yüksek şirketlerle, çok güzel bir sistem kurulmuş durumda.
Bu projelerin devamlılığı ve önemi de
dünyanın her yerinde müteahhit firmaların iştahını kabarttığından dolayı;
oluşan rekabet sonucunda,
bu projelerin maliyetleri, devlet için oldukça düşmüş durumda.
10 sene önce Gürcistan’a herhangi bir ticaret için giden iş insanları
ciddi tehditlerden korkarlarken,
şu anda; ülke, Dünya Bankası verilerine göre;
dünyada iş yapılabilecek en iyi 6. Ülke konumuna geldi.
3,5 milyon toplam, ama;
ülkede yaşayan aktif nüfusu 2 milyon civarında olan bu ülkenin
su altyapısına bu kadar önem vermesi karşısında;
85 milyon nüfusa sahip ülkemizin, su altyapısına verdiği değeri kıyasladığımızda;
çok ciddi bir problem olduğu anlaşılabilir” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin yeteri kadar su projeleriyle ilgilenmediğini aktaran Erhan Mataracı,
şunları söyledi:
“Hem Türkiye’de, hem dünyada ve özellikle yakın komşularımızda olmak üzere;
her yer su problemleri yaşarken;
Türkiye, su projeleriyle yeterince ilgilenmiyor.
Yaşadığımız bölgedeki bir ülkenin,
su teknolojilerinde en üst seviyeye çıkması;
hem kendi problemlerini çözmesi,
hem de diğer ülkelere de teknoloji satarak, gelir elde etmesi gerekirken;
maalesef, bu konuda çok geriyiz.
En yakın komşumuz Gürcistan’da yapılan su projelerinde
kullanılan malzemelerin birçoğu; Uzakdoğu menşeili,
teknik özelliklerin önemli olduğu ürünler ise; Avrupa menşeili,
bu projelerde yer alan birçok Türk firma, sadece; işçilik yapıyor.
Bunun neticesinde de; Gürcüler artık bize,
eskiden biz çalışmak için Türkiye’ye gelirdik,
şimdi siz geliyorsunuz, diyorlar.
Benim şahsi düşüncem;
su altyapısı projelerinin reklam değeri olmaması,
politik ve rantsal faydalarının; yol, köprü projeleri kadar yüksek olmaması.
Ama; susuz kaldığımız zaman, diğer projelerin hepsi önemini yitirecek.
Belediyeler;
yaptıkları yollardan, köprülerden, trafikten, kültür merkezlerinden bahsettikleri kadar;
su altyapısından da bahsetmeliler, su altyapısı kapsamında değerlendirilen;
atıksu, kanalizasyon projeleri de büyük önem arz ediyor ki;
bu sistemlerin eksikliğini, her yıl yaşanan sellerle 'tekrar tekrar' görüyoruz.
Maalesef;
başımıza gelen felaketler neticesinde,
problemleri çok başka noktalarda aradığımız için
yine; esas probleme eğilip, çözümler bulmuyoruz.“