Tweet |
Çalışanların maaşlarının enflasyon karşısındaki durumu ve
yapılan ücret artışlarının ekonomik etkileri;
hem Türkiye'de, hem de Avrupa ülkelerinde önemli bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Uzun vadede; fiyat-ücret sarmalının,
enflasyonun; tüm Avro Bölgesi üzerinde,
olumsuz etkilerle devam etmesine neden olacağı düşünülüyor.
İşçi ücretlerindeki artışlar,
Avrupa ülkelerinde de gündemin önemli başlıklardan biri olarak öne çıkıyor ve
ülkeler arasında farklılık gösteren, ücret düzenlemeleri dikkat çekiyor.
Enflasyon karşısında eriyen çalışan maaşlarına hukuki açıdan bakıldığında;
Avrupa ülkeleri arasında, farklı uygulamaların olduğu görülüyor.
Belçika ve Lüksemburg gibi ülkeler, ücretlere otomatik enflasyon ayarlaması yaparken;
birçok Avrupa ülkesinde, bu tür düzenlemelerin; otomatik olarak gerçekleşmediği ve
serbest piyasa dinamiklerine bırakıldığı, görülüyor.
Ancak; ücret seviyelerine dair müzakerelerin
büyük ölçüde serbest bırakıldığı ülkelerde dahi,
çalışanların maaşlarının enflasyon karşısında erime riskini önlemek adına;
çeşitli mekanizmalar kullanılıyor.
Almanya’da Nisan ayında varılan anlaşmayla;
2,5 milyon memura, yüzde 5-5,5 oranında reel maaş artışı sağlanması,
bunun örnekleri arasında yer alıyor.
Fransa‘da, 2022 yılında kabul edilen önemli maaş artışlarının yanı sıra;
İspanya'da, memur maaşlarının üç yıl içinde yüzde 9,5 oranında artırılması için
sendikalarla anlaşmaya varılması da bu konudaki diğer örnekler olarak, öne çıkıyor.
Öne çıkan bu anlaşmalardaki artışlara rağmen; çalışan ücretleri eriyor.
Innangard Uluslararası İş Hukuku Ağı’nı İtalya'da temsil eden
Daverio&Florio Hukuk Bürosu’nun,
İtalyan gazetesi Corriere della Sera'da yayınlanan analizine göre;*
Avrupa ülkelerinde, reel ücretlerdeki azalma eğilimi devam ediyor.
Corriere della Sera'nın haberine göre;
İtalya'da, büyük OECD ülkelerine kıyasla;
reel ücretler yaklaşık olarak, yüzde 7,5 oranında düşüş gösteriyor.
Daha düşük oranlarda olsa da,
diğer Avrupa ülkelerinde de işçi maaşlarının satın alma gücü,
enflasyondan olumsuz etkileniyor.
Çoğu OECD ülkesinde,
ücretlere; otomatik olarak bir enflasyon ayarlaması yapılmıyor.
Yalnızca; Belçika ve Lüksemburg'da,
ücretlerin enflasyona otomatik olarak endekslenmesi sistemi, halen yürürlükte.
Bu sayede;
Belçika, 2022'ye kıyasla; 2023'te satın alma gücünün düşmediği
birkaç OECD ülkesinden biri.
Belçika hükümeti, bugüne kadar;
maaşların enflasyona göre ayarlanmasını savunmuş olsa da;
bu konu, Belçika'da çok tartışılıyor.
İşverenlere göre; bu mekanizma,
ülkenin; rekabet gücünü kaybetmesine neden olma riski taşıyor.
Lüksemburg'da da enflasyon yükseldikçe maaşlar artıyor.
Ücret endeksleme mekanizması;
tüketici fiyat endeksinin önceki altı aya göre %2,5 oranında artması veya azalması halinde,
maaşların, buna göre ayarlanmasını öngörüyor.
Buna karşılık;
Fransa, İtalya, İsveç, Danimarka ve Hollanda'da işveren;
ücretleri, enflasyona endekslemek zorunda değil.
Bu nedenle; ücret seviyesine ilişkin müzakereler, büyük ölçüde serbest.
Ücretleri yıllık olarak endeksleme yükümlülüğü,
ancak iş sözleşmesinde veya toplu pazarlıkta yer alıyorsa ya da
çalışana endeksleme konusunda kazanılmış bir hak veren,
yerleşik bir uygulama varsa; söz konusu.
Ancak; bu ülkelerde de, uygulamada;
çalışanların maaşlarının enflasyon karşısında erimemesi için çeşitli şekillerde artış yapılıyor.
İşveren enflasyon oranında zam yapmak zorunda mı?
Asgari ücret hariç;
yasal bir zorunluluk bulunmuyor, ancak;
ücretlerin Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen
asgari ücret seviyesinin altında olması da mümkün değil.
Ülkemizde; asgari ücrete yapılan artış sonrasında,
asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalışanların durumu ve
bu ücretlere yapılacak artış oranının da tartışmalara neden olduğunu belirten
KP Law İş Hukuku Uzmanı Avukat Çiğdem Soysal;
“Türk hukukuna göre,
işverenlerin; asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalışan işçilere
bir enflasyon zammı yapma yükümlülüğü, yok.
Ancak, çalışanların ücretleri;
işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan
Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen
asgari ücretin altında olamıyor“ dedi.
Yargıtay'ın işçi-işveren ilişkilerine dair kararlarının;
işverenlerin ücret artışlarına dair yükümlülüklerini netleştiren
temel kaynaklardan birini oluşturduğunu ifade eden Soysal,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yargıtay da, pek çok kararında*,
bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılmadığı ya da
işyerinde yerleşik bir uygulama bulunmadığı takdirde;
asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla,
işverenin işçinin maaşına, zam yapma yükümlülüğü olmadığını,
zam yapılmamasının; işçiye haklı fesih olanağı tanımadığını ifade ediyor.
Bu noktada; işverenler,
çalışanlarının yaşam standartlarını korumak amacıyla;
2021 ve 2022’de olduğu gibi bu yıl da, yılın başında yaptıkları zammın yanı sıra;
Haziran ayında, maaşlara farklı oranlarda bir enflasyon zammı yaptı.
İş dünyasında, şirket içinde mevcut yeteneklerin korunması amacıyla;
yılda iki kez yapılan ücret artışlarının, genel uygulama haline geldiği görülüyor.”
* Yargıtay 9. HD. E. 2014/27211 K. 2016/619 T. 13.1.2016;
Yargıtay 9. HD.E. 2014/26127, K. 2015/31032 T. 3.11.2015;
Yargıtay 22. HD. E. 2017/25520 K. 2019/22407 T. 4.12.2019;
Yargıtay 22. HD. E. 2016/15013 K. 2019/12904 T.13.6.2019