Tweet |
Çocuklara yönelik istismarın ortaya çıkması için,
hem sağlık, hem de yargı sisteminde iş birliğinin hayata geçmesi gerekiyor.
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları (CİSÜ) Platformu;
çocuk istismarı alanında yaşanan mağduriyetlerde,
hukuk ve sağlık kurumlarının;
istismar yaşayan çocuklara özel olarak, yeniden yapılanması gerektiğine dikkat çekti.
CİSÜ Platformu Üyesi
Kadınlara Hukuki Destek Merkezi’nin (KAHDEM)
Avukatı Habibe Yılmaz Kayar,
yasa uygulayıcılarının; sanki mağdur yargılanıyormuş gibi
mağdur üzerinden kriterler uygulamaktan kaçınmalarının gerektiğini ifade ederken;
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) Proje Koordinatörü Ayşe Tek ise;
sağlık sisteminde yer alan tüm profesyonellerin,
çocuk ihmal ve istismarına ilişkin eğitimler almaları gerektiğini dile getirdi.
Kayar, çocuğun cinsel istismarı vakalarında;
başvuru ve devam eden süreçlerin bir avukat eşliğinde yapıldığında
sürecin daha etkin işlediğine değinerek,
“Önce; Üniversite Adli Tıp Ana Bilim Dalı'na başvurarak,
konuyla ilgili yetkin uzmanlar aracılığıyla,
çocuğun beyanının rıza dahilinde kaydedilerek;
tüm delillerin ruhsal ve fiziksel-tıbbi tespitinin yapılması sağlanıyor.
Düzenlenen rapor ile
savcılığa suç duyurusunda bulunulmasının süreci hızlandırdığını ve
etkinleştirdiğini görüyoruz.
Mağdurun, sadece bir defa beyanının alınması ve
elde edilen kaydın, her aşamada ileri sürülmesi büyük önem taşıyor” dedi.
Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve
İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için çaba gösterilmesi gerektiğini dile getiren Kayar,
“Standartlar, bu sözleşmelere göre oluşturulmalıdır.
Hem avukatların, hem de yasa uygulayıcıların
sözleşme standartları konusunda eğitiminin ve duyarlılığının artırılması şart.
Yasa uygulayıcılarının;
kalıp ve önyargı niteliğindeki ölçülere göre karar vermekten ve
sanki; mağdur yargılanıyormuş gibi
mağdur üzerinden kriterler uygulamaktan kaçınması gerekiyor” diye konuştu.
Cinsel istismar vakalarında,
çocukların yakınlarına zarar verileceğine ve teşhir edileceğine dair endişe duymaları ve
kendilerini suçlama eğilimi nedeniyle; şikâyet etmekten çekindiklerini belirten Kayar,
son dönemde ebeveynlerin bu konudaki hassasiyetinin ve farkındalığının arttığını;
eskiden, çocuğun suçlanması eğilimi fazlayken;
artık, çocuğa destek verme eğiliminin arttığını ifade etti.
Kayar, dijitalleşen ortamda;
çocukların ve gençlerin çok fazla saldırıya maruz kaldığını,
genç kadın ve çocuklar için dayanışma ağına, ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Yönelik
Sağlık Hizmet Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Projesi Koordinatörü ve
Sosyal Hizmet Uzmanı Ayşe Tek de;
çocuk ihmal ve istismarı özelinde,
özellikle; tıp alanında standardizasyonu olan,
çocuk hakları ve çocuğun korunması odağında eğitimlerin olması ve
yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi.
“Çocukla iletişime geçen ve istismar bulgularını saptayan doktorun;
çocuğa karşı yaklaşımı ve kuracağı dil,
çocuğa zarar vermeyen,
çocuğun yeniden travmatize edilmesini önleyici bir dil, olmalı”
ifadesini kullanan Tek,
özellikle; hastanedeki doktorların,
hastanede çalışan sosyal hizmet uzmanı ile
multidisipliner bir çalışma kurgulaması gerektiğini belirtti.
Tek;
“Sağlık Bakanlığı;
çocuk koruma politikasını merkezden taşraya,
birinci basamaktan üçüncü basamağa benimseyerek;
gerekli eğitim ve kurumlar arası koordinasyonu da sağlayarak, uygulamalı.
Eğer; çocuk yakınları tarafından istismar edildiyse,
çocukla mahrem ve gizlilik çerçevesinde;
onunla güven ilişkisi kurarak,
çocuğun üstün yararı ilkesine bağlı kalarak; süreci yürütmek gereklidir.
Çocuk hakları bağlamında;
ihmal ve istismarla mücadelede yapılabilecek en büyük ihlallerden biri,
istismarcıyla iş birliği kurmak olur.
Çocuğun üstün yararı ilkesini, sağlık sisteminde de yerleştirmek için
hastanede çalışan sağlık personeli;
çocuk ihmal ve istismarı konusunda,
yetkin sosyal hizmet uzmanıyla; vaka yönetimi yapmak üzere iş birliğinde olmalıdır” dedi.