Tweet |
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yeşim Taşova,
Avrupa HIV Testi Farkındalık Haftası'nda,
ilaç firması Gilead'ın ev sahipliğinde DADA Sahnesi'nde
''Bugününü Test Et, Yarınını Tanı Kampanyası''
kapsamında düzenlenen etkinlikteki konuşmasında,
HIV (AIDS'e yol açan virüs) hakkında bilgi verdi.
Yaklaşık 30 yıldır, HIV pozitif hastaları takip ettiğine işaret eden Taşova;
''Türkiye'deki en önemli eksik, HIV farkındalığı.
Özellikle; toplumun her tabakasına kadar,
bu farkındalığın yayılmasının gerekli olduğunu, vurgulamak isterim.
Biz, HIV pozitif olanların sadece yüzde 50’sine tanı koyuyoruz.
Yani; yüzde 50, HIV olduğunu bilmeden ortada dolaşmakta.
Son derece iyi bir noktaya geldiğimiz tedavide,
kür olmasa bile;
bunu kronik bir enfeksiyon haline sokabilecek bir tedaviye ulaşamıyorlar.
Yaşam kaliteleri ve yaşam süreleri düşüyor.
Oysaki; tedaviye ulaşan kişilerde,
yaşam süreleri 35-45 yıl kadar uzadı.'' dedi.
Taşova, farkında olmayan kişilerin, hastalığı diğer kişilere bulaştırdığını ifade ederek;
''Bu, özellikle kadın ve çocuklar açısında son derece önemli.
O yüzden; mutlaka risk grubunda olanların taranması gerektiği gibi,
toplumda herkes en az bir kere, testini yaptırmalı.
Çünkü; erken tanı, tedavinin başarısıyla eş anlama gelmektedir.'' bilgisini verdi.
Seslerini duyurmaya ve hastalığın önüne geçmeye çalıştıklarını aktaran
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği
Başkanı Dr. Hüsnü Pullukçu,
''Şimdiki duruma bakılacak olursa;
yaklaşık, 36 bin civarında HIV pozitif kişi var.
Fakat; biz bunun yaklaşık iki üç katı kadar, hasta olduğunu düşünüyoruz.
Bu kişileri bulup, onlara tedavi vermemiz gerekiyor.
Çünkü; yeni ilaçlarla bu hastalığı tamamen bastırabiliyoruz.
Bu hastalığı, virüsü baskılayarak;
cinsel yolla bulaşmasını,
anneden bebeğe geçmesini de engellemiş oluyoruz.'' dedi.
Pullukçu, HIV ile enfekte olan birisinin beklenen ömrünün 60 yıl olduğunu belirterek;
''Bunlar, hep yeni ve kuvvetli tedavilerimiz sayesinde; olağan şeyler.
Unutmayınız, gündelik hiçbir şeyle;
sarılmakla, öpmekle, koklaşmakla, aynı çatal bıçağı kullanmakla bulaşmıyor,
cinsel yolla bulaşma oluyor.'' ifadesini kullandı.
Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı’ndan
Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu,
yaklaşık 17 yıldır HIV polikliniğinde çalıştığını belirterek,
şunları kaydetti:
“Şunu gördüm ki;
HIV enfeksiyonu, toplumun tüm kesimlerini etkileyebilen bir enfeksiyon.
Kadınlar, maalesef; her şeyde olduğu gibi bunda da en savunmasız gruptalar.
Ülkemizde kadın oranları biraz daha düşük kalıyor ama;
kadınlarımızı değerlendirdiğimizde şunları görüyoruz ki,
kadınlar hem daha düşük bir bilinç düzeyine sahipler ve
kendilerini risk altında görmüyorlar."
Kadınların; daha savunmasız ve
farkındalığın daha fazla artırılması gereken
bir grup olarak görüldüğünü ifade eden Karaosmanoğlu,
"Tabii; çocuklar da kadınlarla bağlantılı olarak,
gebelikte; doğum sırasında emzirme sırasında bulaş olabileceğinden
çocuklar da hasar grubumuz.
O yüzden;
kadınlar ve çocuklarda farkındalığın artırılması gerektiğini düşünüyorum.”
ifadelerini kullandı.
Kaynak: Hibya Haber Ajansı