Tweet |
Eaton Ülke Müdürü Yılmaz Özcan,
veri merkezi sektöründe; 2024 yılı için beklentileri ve trendleri hakkında bilgi verdi.
Dünyamız, günlük yaşantımızın neredeyse her alanında,
dijital dönüşüme ayak uydururken;
dijitalleşmede çok önemli bir rol oynayan veri merkezi sektörü de sürekli gelişiyor.
Veri merkezi pazarının hızlı evrimini ve
veri merkezlerinin mimari ve tasarımındaki değişimleri dikkate alırken;
kendimizi çoğu zaman adeta bir labirentte kaybolmuş ve
yolumuzu bulmaya çalışır gibi hissediyoruz.
Ancak;
veri merkezi endüstrisinin gidişatını değiştirmeyi vaat eden bu labirentin sonunda,
zorluklar kadar, fırsatlar da bizleri bekliyor.
Aslında, veri merkezi endüstrisinin;
operasyonları optimize etmek,
kaynak tahsisini kolaylaştırmak ve güvenlik protokollerini geliştirmek için
en son teknolojilerden yararlanmayı içeren,
kendi dönüşüm yolculuğundan geçtiğini de söyleyebiliriz.
Sürdürülebilirliği ve enerji verimliliğini artırırken,
talepteki hızlı büyümeyi de yönetmek (yani; daha azıyla daha fazlasını yapmak) ve
yönetmeliklerdeki değişikliklere uymak gibi konulara bakıldığında;
2024'te, veri merkezi sektörünün
"böyle gelmiş böyle gider" mantığından sıyrılacağını söylemek, yanlış olmaz.
Veri merkezi pazarının büyümesini tetikleyen çeşitli faktörler mevcuttur
Bunlar arasında;
bulut teknolojisinin, dünyanın dört bir yanındaki organizasyonlar tarafından
sürekli olarak yaygın bir şekilde benimsenmesiyle hızlanan,
veri yoğun endüstrilerin sürekli gelişimi de yer almaktadır.
İnovatif yeni Nesnelerin İnterneti (IoT) ve
Yapay zeka (AI) teknolojileri de önemli diğer bir faktördür.
Yapay zeka ve diğer dijital çözümler;
veri merkezi yaşam döngüsü yönetiminde, giderek daha önemli bir rol oynamaktadır.
Bu tür yetenekler; yalnızca veri merkezinin mevcut durumunu izlemekle kalmaz,
aynı zamanda; derin operasyonel içgörüler sağlar ve
kestirimsel analizi de gerçekleştirerek,
veri merkezi operatörlerinin;
performansı yönetmelerine,
varlıklarının nerede olması gerektiğini anlamalarına ve
hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duydukları yolu oluşturmalarına, olanak tanır.
Ancak; bu yeteneklerin,
aynı zamanda; bir meydan okumayı beraberinde getirdiği bir gerçektir.
Yapay zeka yazılımlarının çoğu, büyük miktarlarda veri üzerinde eğitilmektedir.
Bu nedenle; yapay zeka gibi teknolojilerin ortaya çıkması,
bilgi işlem talebinde; muazzam bir artışa yol açmıştır.
TIRIAS Research'e göre;
ChatGPT gibi Üretken Yapay Zeka uygulamalarının veri talepleri,
2028 yılına kadar; dünya çapında işlenen verilere dayalı iş yükü sayısında
50 kat artışa neden olabilir.
Teknolojide süregelen ilerlemelerle birlikte;
talepteki bu katlanarak büyüme, veri merkezi tasarımı ve mimarisine ilişkin
müşteri gereksinimlerinin değişmesine neden olabilir.
Bu da, yeni ve farklı çözümlere ihtiyaç duyulmasına zemin hazırlayacaktır.
En azından, veri merkezi operatörleri;
mevcut yatırımlarını en üst düzeye çıkarırken veya genişletirken,
daha fazla veri merkezi alanına ve
rack başına daha fazla yoğunluğa, acil ihtiyaç duyacaklardır.
Bu operatörlerin; bu artan güç talebini karşılamak için
hızlı bir şekilde konuşlandırılabilecek ve
etkili bir şekilde yönetilebilecek araçlar, bulmaları gerekecektir.
Kullanılabilirliği hızlı bir şekilde artırmak da söz konusu olunca,
modülerlik; bu zorluğa verilecek cevaplardan biri olarak, şimdiden ortaya çıkıyor.
Modüler veri merkezi;
bir veri merkezi kapasitesini ihtiyaç duyulan her yere yerleştirilebilen, bir dağıtma yöntemidir.
Bu nedenle; 2024 yılında bu eğilimin hızlanmasını bekliyoruz.
Modüler veri merkezleri, tipik olarak;
mevcut bir veri merkezine eklenebilen,
entegre edilebilen veya güçlendirilebilen
ya da bir modüller sistemi halinde birleştirilebilen,
standartlaştırılmış komponentlerden oluşur.
Güç kısıtlamaları
Birçok ülkede, şebekeye büyük yeni yüklerin eklenmesine dair kısıtlamalar getirilmiştir.
İnşaat veya genişletme projeleri için izin almak, giderek zorlaşmakta ve
bu da; veri merkezi kümelerinin nerede konumlandırılacağı konusunda,
soru işaretleri oluşturmaktadır.
Şimdiye kadar, veri merkezleri için geleneksel merkezler;
Frankfurt, Londra, Amsterdam, Paris ve Dublin gibi büyük şehirler olmuştur.
Bunun nedeni;
ya, şirket merkezlerinin varlığı ya da;
güçlü telekom bağlantısı ve ideal müşterilerin demografik yapısından kaynaklanan
doğal ekonomik avantajlardır.
Bununla birlikte,
bu geleneksel merkezlerden uzaklaşmaya ve
güç kısıtlamasının daha az sorun olabileceği ve
ilgili izinlerin alınmasının daha kolay olduğu;
Brezilya, Türkiye veya Çin gibi “2. Kademe” ülkelerdeki,
daha küçük şehirlerde veri merkezleri kurmaya yönelik bir eğilim, mevcuttur.
Sürdürülebilirlik mücadelesi
Veri merkezlerinin; yaptığımız neredeyse her şeyin merkezinde, yer almasıyla birlikte;
bu merkezlerin varlığı ve
güç gereksinimleri konusunda kamuoyunun bilinçlenmesi kaçınılmazdır ve
bu da; çevresel sorumluluğu beraberinde getirmektedir.
Veri merkezleri, dijital dünyanın bel kemiğidir ve bu nedenle;
toplumun, iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla emisyonları azaltma şeklini; etkiler.
2024 yılında da, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak;
hayati önem taşımaya devam edecek ve veri merkezi sektörü,
bu alanda ilerleme kaydedebilmek için
Avrupa Birliği (AB) ve ABD Güvenlik ve Borsa Komisyonu gibi
düzenleyici kuruluşların incelemelerine maruz kalacaktır.
Büyüme ve sürdürülebilirliği dengelemek; şüphesiz zor olacaktır, ancak;
sektör daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlerken,
veri merkezlerinin; genel çevresel ayak izlerini en aza indirmek için
inovatif stratejiler benimsemeleri gerekecektir.
Bu zorunluluk;
sektör genelinde, teknolojik ilerlemeler ve
çevresel etki arasındaki etkileşimi kabul eden sistem performansına,
daha bütünsel bir yaklaşıma yönelik, daha geniş bir taahhütle uyumludur.
Enerji verimliliği; bu taahhüdün yerine getirilmesinde, önemli bir rol oynayacaktır.
Aynı miktarda veya daha az enerjiyle daha fazlasını başarmak;
önümüzdeki yıl boyunca da, üzerinde durulan bir tema olacak ve
bu tema; öngörülebilir gelecekte de önemini koruyacaktır.
Karbon muhasebesi için en yaygın standart olan Sera Gazı Protokolü kapsamında;
'Kapsam 3 emisyonları' olarak bilinen hususların ele alınmasına,
giderek daha fazla önem verilecektir.
Şu anda pazarın büyük bir kısmı, (diğerlerine ek olarak)
karbon kullanım etkinliği, enerji kullanım etkinliği ve su kullanım etkinliğini içeren;
Kapsam 1 ve 2 sorumluluklarına odaklanmıştır.
Kapsam 3 ise; bir veri merkezine,
sürdürülebilirlik açısından; toplam yaşam döngüsü perspektifinden bakmayı ve
vurguyu, metriklerden tüm sistem performansına kaydırmayı; içermektedir.
Dijital süreçler;
en kapsamlı ve ayrıntılı sürdürülebilirlik raporlaması için
kullanılabilirlik, ölçeklenebilirlik, esneklik ve
ticari verimlilik gibi hususları dikkate alan bir yazılım kullanarak,
bu performansı ölçmek ve yönetmek için temel yöntem; olacaktır.
Önemli ölçüde artan bu dijital farkındalığın,
sektörü; çevre dostu uygulamaları benimsemeye doğru itmesi, kaçınılmazdır.
Akülü enerji depolama sistemleri,
yerinde üretim,
gelişmiş soğutma ve diğer teknolojilerin ön plana çıkması, beklenmektedir.
Mevcut kaynakları değiştirmek veya desteklemek için
yenilenebilir enerji kaynaklarını araştırmak ve
güneş panelleri ve rüzgar türbinleri gibi varlıklardan,
yerinde elektrik üretimini başlatma veya artırma seçeneklerini araştırmak;
bu trendin, bir parçası olacaktır.
Aynı şekilde; veri merkezlerinin,
şebeke ile nasıl birlikte çalışabileceği hususunun, altı yeniden çizilecektir.
Hepimiz; 2024 yılında,
şebeke etkileşimli veri merkezi hakkında, daha fazla şey duymaya devam edeceğiz ve
veri merkezi operatörleri;
şüphesiz, sadece şebekenin karbonsızlaştırılmasına yardımcı olmakla kalmayıp,
aynı zamanda; kendi sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunan
bu seçenek hakkında; daha fazla bilgi edinmek isteyeceklerdir.
Veri merkezi sektörünün;
Birleşmiş Milletler'in 2050 yılına kadar,
karbon nötrlüğü hedefini gerçekleştirmekle görevli
düzenleyici kurumlarının dikkatini çekmesi, hiç de şaşırtıcı olmamıştır
Avrupa'da; AB, yeniden düzenlenen Enerji Verimliliği Direktifi de dâhil olmak üzere;
bazı temel direktiflerini kökten ve kapsamlı bir şekilde gözden geçirerek,
veri merkezlerine ilişkin tartışmayı hızla yeniden şekillendirerek, öncülük etmektedir.
Eylül 2023'te yayınlanan düzenlenmiş bu direktif;
AB Üye Devletleri'ne,
veri merkezlerinin enerji performansını izleme yükümlülüğü getirmekte ve
AB düzeyinde bir veri tabanının;
veri merkezlerinin enerji performansı ve
su ayak izi ile ilgili bilgileri toplayıp, yayınlayacağını belirterek;
bunu, bir formaliteden çok daha fazlası haline getirmektedir.
Aslında, Avrupa Komisyonu,
veri merkezlerinin; enerji performansı ve sürdürülebilirliği üzerine
bir çalışma yapılmasını talep etti.
Bu da, veri merkezi endüstrisinin;
politika yapıcıların ve düzenleyicilerin çevresel bütünlük konusunda
çok daha sert bir duruş sergilemesine hazır olması gerektiği anlamına, gelmektedir.
Sektöre verilen mesaj;
daha sıkı kurallar beklentisiyle harekete şimdi geçmenin,
sorunlara daha sonra yanıt vermekten daha iyi olduğu, yönünde olmalıdır.
Sorumluluğu kendi ellerine almaları;
sektöre, kesinlikle; itibar açısından ve muhtemelen finansal olarak da iyi hizmet edecektir,
çünkü; enerji ve su kullanımının azaltılması,
iyileştirme maliyetleri hesaba katıldığında bile; uzun vadede, para tasarrufu sağlayacaktır.
Parlak bir gelecek
Sağlam bir dijital strateji oluşturmak,
ilk bakışta, zorlu bir görev gibi düşünülebilir, ancak;
günümüz ortamında, veri merkezlerinin;
bu makalede değinilen tüm trendlere uygun olarak gelişmesi, mutlak bir gerekliliktir.
Artan bilgi işlem talebi;
operasyonlarda hız ve optimizasyon ihtiyacını artırırken,
veri açısından, zengin ortamın verimli bir şekilde yönetilmesini sağlamak;
kilit önem taşımaktadır.
Dijital dönüşüm, hayatın her alanını etkilemekte ve
iş yapma şeklimiz de buna uygun olarak, değişmektedir.
Açıkça görülüyor ki;
dijitalizasyon, veri merkezi sektörü için olumlu bir şey ve
yapay zeka; sektörün sadece reaktif değil, daha öngörülü olmasına yardımcı olabilir.
2024'te, veri merkezi sektörünün; ilerisi için umut vaat ettiğini söyleyebiliriz.
Kuşkusuz, bu dönem teknolojik ilerlemeler;
sürdürülebilirlikle ilgili zorunlulukları ve
operasyonel mükemmellik arayışının dinamik bir etkileşimi ile karakterize edilecektir.
Ancak; veri merkezlerinin,
sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde büyüyerek;
dijital inovasyonun gerçek merkezleri haline gelme şansı vardır:
Sektör ve hepimiz için değerli yeni bir gelecek.