Tweet |
Günde ortalama 8 saatten fazla zaman geçirilen sosyal medya platformlarında,
binlerce paylaşım yapılıyor.
Bu durum, bazı sorunları da beraberinde getiriyor.
Bunlardan biri de sosyal medyada sürekli efektler kullanılarak çekilen fotoğrafların
paylaşılması sonucu, kişinin gerçeklik algısından uzaklaşarak;
aynadaki görüntüsünde kusur araması,
efektli fotoğraflarına benzeme arzusu olarak tanımlanan Dismorfofobi,
ya da bilinen diğer adıyla; kusursuz güzellik hastalığı, en çok genç kuşağı tehdit ediyor.
Kusursuz güzellik algısının,
yanlış ürün kullanımına yönlendirdiğinin altını çizen
“Kişi; paylaştığı fotoğraftaki görsele ya da
gördüğü, güzel bulduğu fotoğrafa özeniyor.
Aslında olmadığı, özendiği kişi olmaya çalışıyor.
Bu da beraberinde, yanlış tercihlere neden oluyor.
Kişiler;
hekime başvurmadan,
cildinde olan kusuru ya da hastalığı
internetten daha kolay çözebileceklerini sanıyorlar.
Fakat; çok dikkat edilmesi gerekiyor.
Çünkü; herkesin cilt yapısı farklı olduğu için
özellikle fenomenler tarafından pazarlanan ürünlerin kullanımı,
güzel olayım derken; sizde deri hastalığına neden olabilir.
Bir ürünle düzeltilemeyen cildi farklı bir ürünle düzeltmeye çabalamak,
derinin yapısında karmaşaya yol açarak;
var olan sorunu, daha da fazla büyütebilir.
Bu süreçte;
hem hastalar maddi kayba uğrarken,
hem de özgüven kaybı ile beraber, psikolojik sorunlarla uğraşabiliyor.” dedi.
Yanlış ve çok ürün kullanımının, hastalık getirebileceğine işaret eden Prof. Dr. Karadağ,
“Deri yapısını tanımadan;
içerikleri onaylı olmayan ürünlerin yoğun bir şekilde kullanımı ve
sürülen kapatıcıların ile kozmetik ürünlerin tam temizlenmemesi,
kişilerin gözeneklerini tıkayarak;
çok sayıda komedon oluşumuna, bu da;
kozmetik akne olarak adlandırdığımız duruma, yol açıyor.
Bu durum;
hastalarda, ya akne hiç yokken aniden ortaya çıkan akne olarak
ya da; mevcut aknenin şiddetlenip,
tedaviye cevap vermemesi şeklinde, karşımıza çıkıyor.
Maalesef; günümüzde, çok sayıda hastanın cildinde sorun yokken;
sırf, kulaktan dolma veya sosyal medyadan gördükleri ürünleri alıp kullanarak,
benzer sorunlarla karşılaştıklarını görüyoruz.
Dijitalleşmenin artması;
cilt ile ilgili ürünlere ve işlemlere olan talebin, artmasına neden oldu.
Sosyal medyada;
dermatolog olmayan, hekim olmayan farklı kişilerin
deri hastalıkları ile ilgili çok sayıda paylaşım yaptıklarını görmekteyiz.
Yine çok sayıda güzellik merkezinde,
yetkinlikleri olmadığı halde; deri hastalıklarının tedavisi yapılmaktadır.
Bazı hastalarımız, ne yazık ki;
bu tarz yerlere güvenerek, ciddi mağduriyet yaşıyor.
Bu nedenle,
bizim dermatologlar olarak sloganımız;
‘’Derinizi dermatologlara emanet ediniz’’
Dijitalleşmenin artmasının;
hastaların, ciltleriyle ve kendileriyle daha fazla uğraşmasına neden olduğunu vurgulayan
Prof. Dr. Karadağ;
“Bu durum, bir sorun olarak görünse de;
bir yandan da, bilinçli hastalar
daha erken yaşlarda dermatoloğa başvurarak;
hem cilt bakım rutini oluşturuyor,
hem de antiaging ürünlerine daha erken yaşta başlıyorlar.
Bu durum; yaş alma sürecinin de yavaşlamasını sağlıyor.
Böylelikle, filtre ve kapatıcı kullanmaya gereksinim azalıyor.
Deri kalitesini artıran;
mezoterapi, PRP, mikroiğneliradyofrekans ve lazer gibi sistemlere
erken yaşta başlanması, doğal yollarla cildin genç kalma sürecini de uzatıyor.” diyerek,
sözlerini tamamladı.