![]() |
Tweet |
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin Ağustos ayı olağan toplantısı,
“Ekonomiyi Yeniden Yapılandırmaya Yönelik İstişareler ve OVP Öncesi Süreçte
Sanayi/İhracat Dünyamızın Sorunları ve Çözüm Önerilerini Değerlendirmek”
ana gündemiyle, Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya;
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat konuk olarak katılarak,
gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan,
Eylül'de açıklanacak Orta Vadeli Plan'ın (OVP) yeni ekonomi yönetimi tarafından
kapsamlı bir yol haritasının paylaşılmamış olmasının,
iş dünyasında yarattığı belirsizliği, ortadan kaldıracağını vurguladı.
Bahçıvan;
“Çok önemsediğimiz OVP’den beklentimiz;
makro-finansal istikrarımızı güçlendirmek için bir yol haritası ortaya koyması,
finansmana erişim gibi kısa vadeli sorunlarımızda gerçekçi çözümlere zemin hazırlaması ve
belki de en önemlisi; mevcut küresel rekabet ortamında,
sanayici ve ihracatçımızın ihtiyaç duyduğu yapısal reformları, içermesidir.
Diğer önemli husus da;
programın bu kez kararlılıkla uygulanması gerektiğidir.
Türkiye’nin, uzun vadeli geleceğini güçlü bir şekilde dizayn edebilmek için
mutlaka ve mutlaka farklı ve güçlü yatırımlara ihtiyacı var.
Kaynaklar doğru ve verimli kullanılmalı.
İçinde bulunduğumuz dönem;
kaynak sıkıntılarının, herkes tarafından kabul edildiği bir dönemdir.
İşte bu noktada,
önemle vurgulamak isterim ki;
bizler ülke olarak, en önemli kaynak aktarımını;
Türkiye'nin yarınlarını oluşturacak,
katma değerler verecek,
döviz yaratacak,
nitelikli istihdam yaratacak olan; sanayi yatırımlarına yoğunlaştırmalıyız” dedi.
Konuşmasında;
“OVP oluşturulurken;
sanayinin yatırım motivasyonunu ve yatırım enerjisini
kaynak yetersizliğinden dolayı, sekteye uğratmamalıyız” vurgusu da yapan Bahçıvan;
“Türkiye'deki özel bankacılığın,
böyle bir imkan doğurmasının mümkün olmadığı; hepimizin malumu.
Bu konuda kullanılacak olan yöntemler ne olacak?
Bunu uygulayacak olan mekanizmaların,
bunu uygulayacak olan kurumların
hangi kaynaklarla besleneceği noktasında geldiğimizde;
işte, OVP’yi sabırsızlıkla beklememizin nedeni budur” diye konuştu.
Yeni ekonomi yönetiminin, dış temaslarının olumlu sonuçlarının,
CDS primindeki gerilemeden de kısmen görüldüğünü belirten Bahçıvan;
“Fakat; 400’lü CDS seviyelerinin,
bizim arzu ettiğimiz kaliteli ve uzun vadeli kaynak akışı için
yeterli olmadığını da kabul etmeliyiz.
Onun için; bizim sabırla bu güveni oluşturacak ve
bu güveni asla ve asla soru işaretlerine dönüştürmeyecek,
istikrarlı bir tutum içinde olmamız gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Konuşmasında;
sanayinin ve ihracat dünyasının sorunlarını ve çözüm önerilerine de dile getiren Bahçıvan;
“Önümüzdeki dönemde de
ihracatçı sanayimizin en güçlü iş ortağı olmaya devam edecek olan Türk Eximbank’ın,
ihracatımızın daha da gelişmesi ve sorunsuz işlemesinin sağlanması için
sermaye yapısı güçlendirilmelidir.
Şu anda Eximbank;
Türk bankacılık sisteminde,
ihracat odaklı çalışan sanayicilerin en önemli finansman ayağı.
2000’li yılların başında, 30 milyar dolar bandında olan ihracatımızın;
bugün 250 milyar doların üzerine çıkmış olmasında,
Eximbank’ın ihracatımıza sağladığı kredi imkanlarının etkisi, hiç kuşkusuz büyük oldu.
Fakat; bugün geldiğimiz noktada,
sahip olduğumuz ihracat potansiyelimiz nedeniyle;
ihracatçımız çok daha fazla finansman desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Buna karşın;
son iki yılda Eximbank kaynaklarının artması bir yana, azaldığını görmekteyiz.
Eximbank kredileri,
2020 yılında 28,5 milyar dolar ile en yüksek seviyedeyken
2022 yılında 19,6 milyar dolar oldu” dedi.
Yine ihracatçılar için hayati öneme sahip olan reeskont kredilerinde ise;
çok daha çarpıcı bir gerçekle karşı karşıya olduklarını belirten Bahçıvan;
“Bu kredilerde, dolar bazında;
yalnızca son 5 yılın ortalama performansını sürdürebilmemiz için
gerekli olan günlük kredi hacmi;
yaptığımız hesaplamalara göre, 3,5 milyar lira düzeyinde iken;
sizin de katkınızla, 1,5 milyar liraya yükseltilen rakamın;
piyasaları rahatlatmada yeterli olmadığı görülüyor.
Yine, 2018-2020 yıllarında;
Eximbank kredilerindeki ihracat kredileri oranı da yüzde 15 iken,
2022 yılında ise; yüzde 7,7’ye geriledi.
Bu rakamlar da bize, geçmişteki tabloların daha da geliştirilmesi gerekirken,
bizim ona bile daha dönememiş olduğumuzu gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Hükümetimizin yeni çalışma döneminde;
bankanın imkanlarının yeniden artırılmasına yönelik hedef ve gayretlerini
takdirle izliyoruz.
Başka yapılabileceklere de dikkatinizi çekmek istiyorum” diyen Bahçıvan,
şöyle konuştu:
“Örneğin;
banka teminat mektubu dışında,
geçmiş dönemde başlayan ve çok doğru bir metot olan
İhracatı Geliştirme Fonu modelinin daha da güçlendirilmesini bekliyoruz.
Çünkü; sadece bankalar üzerinden sağlanan bir model,
banka teminat mektubuna dayalı bir sistem;
içine girmiş olduğumuz dönemde enflasyona karşı eriyen bilançolar nedeniyle,
teminat oluşturmaya ne yazık ki; imkan vermiyor.
İhracatı Geliştirme Fonu'na ilave olarak;
birikmiş KDV alacaklarının, başta Türk Eximbank kredilerinde ve kamuya dönük işlemlerde
teminat olarak gösterilebilmesinin de
sanayimizin teminat sorununa bir ölçüde çözüm olabileceğini değerlendiriyoruz.
Teminat konusunda değinmek istediğim bir diğer önemli husus da,
kredilerin peşin ödenen faiz tutarının da teminat tutarına dahil edilmesi ile ilgili.
Teminatın, krediyi alırken zaten peşin ödenen faiz tutarını da içerecek şekilde alınması
finansa erişmekte güçlük çeken firmalarımıza, ilave yük getirmektedir.”
Özellikle, makine sektörü başta olmak üzere;
yurtdışında rakipleriyle çok sert rekabet içinde olan sektörlerin
durumuna da dikkat çeken Bahçıvan;
“Eximbank’ın kısa vadeli krediler kadar;
özellikle, katma değerli makine sektörüne dönük ticareti de
finansman yoluyla destekleyecek bir politikası olması gerekir düşüncesindeyiz.
Bu sektörümüzün şu anda bu konudaki en önemli dezavantajı;
yurtdışına çıktıkları zaman,
karşılarındaki rakiplerinin oluşturmuş olduğu;
çok daha güçlü uzun vadeli satıcı kredileri.
Bu nedenle; Türk Eximbank’ın,
Türkiye’nin en katma değerli ihracat imkanını sağlayan bu sektöre dönük;
daha uzun vadeli bir destek programının olmasını, çok önemsiyoruz” dedi.
İhracatımızın gelişmesi ve sorunsuz işlemesi için
bir diğer önemli enstrümanın Türk Eximbank’ın uyguladığı
ticari alacak sigortası olduğuna değinen Bahçıvan,
şunları söyledi:
“Ancak; bu sigortanın uygulanmasında sorunlar yaşanıyor.
Türk Eximbank, zaman zaman yaşanan sorunları;
alıcı-satıcı arasındaki anlaşmazlık olarak yorumlamakta,
ihracatçımızı dava açmaya yönlendirmekte,
bu da; hasar ödeme süreçlerini çok uzatmaktadır.
Çözüm önerisi olarak,
Türk Eximbank hasarın bir kısmını defaten ödemeli,
hasar ile ilgili nihai kararda;
alıcı haklı ise; kalan bölümü ödemeli,
haksız ise; yaptığı ödemeyi geri almalıdır.
Sigorta konusunda bir diğer önerimiz de;
Uçtan Uca Risk Teminatı Sigortası uygulamasının başlatılmasıdır.
İhracat mevcut koşullar içinde;
hem daha zorlaşmış,
hem de rekabet çok daha ağırlaşmıştır.
Türkiye’nin hedef olarak belirlediği;
uzak pazarlarda avantaj sağlanması için
Türk Eximbank bu ülkeleri hedefine alarak;
alacak sigortası ön çalışmaları yapmalı,
reasüre desteği oluşturmalı ve
ticari alacak sigortası kapsamını genişletmelidir.
Ayrıca; Türk Eximbank alıcılara açtığı limitleri daha sık güncellemeli ve
yetersiz hale gelen sigorta limitlerini, artırmalıdır.”
Konuşmasında; AB’ye tam üyelik hedefinin korunması ve
yeni bir ivme kazandırılması gerektiğini de vurgulayan Bahçıvan,
“Gümrük Birliği revize edilmeli.
Sürdürülebilirlik de Gümrük Birliği ile ele alınması gereken;
ekonomimiz açısından fırsat oluşturacak olan, bir başka önemli konu başlığı.
Tarım ve hizmet sektörlerinin de Gümrük Birliği'ne dahil edilmesi ile
Türkiye’nin ihracatında ve GSYH’sinde kayda değer bir artış yaşanacaktır.
STA’lar da zaten, müzakerenin ilk maddesi olmalıdır” dedi.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat da;
“Hedefi olmayana rüzgar yardım etmez.
Beş yıllık vizyon hedefimizde önemli hedefler belirledik” diyerek,
şunları söyledi:
“2028 İhracat Tanıtım ve Pazarlama Vizyonumuz ile
yepyeni proje ve faaliyetleri sizlerle birlikte; hayata geçirmek arzusundayız.
Bu çerçevede;
mal ihracatımızı 400 milyar dolara,
hizmetler ihracatımızı 200 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.
Ülkemizin; küresel mal ihracatından aldığı payı; yüzde 1,2’ye,
Küresel hizmet ihracatından aldığı payı; yüzde 2,1’e yükselteceğiz.
Yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürün ihracatımızın payını;
yüzde 50’ye yükselteceğiz.
KOBİ’lerin ihracattaki payını; yüzde 40’a çıkaracağız.
Türkiye e-ihracat platformu ve e-kolay ihracat platformu gibi kanallarla,
e-ihracatın toplam ihracattaki payını; yüzde 10’a çıkaracağız.
İhracatı; 1 milyar doların üzerinde gerçekleştiren il sayımızı 40’a,
5 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren il sayımızı 15’e,
10 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren il sayımızı 10’a yükseltmeyi hedefliyoruz.
Serbest bölgelerimizin sayısını 25’e çıkaracak ve
bölgelerin, yüksek teknolojili ürün ihracatını artıracağız.
Üreticimizi, sanayicimizi, çiftçimizi ithalat baskısına ve haksız rekabete karşı;
daha etkin bir şekilde koruyacağız.
Ticaretteki paydaşlarımız olan;
sanayi, ticaret ve deniz ticaret odaları, ticaret borsaları,
esnaf-sanatkar odaları ve kooperatiflerle yakın irtibat ve iş birliği ile
mesleki düzenlemeleri geliştireceğiz.
“İslam Ülkeleri İhracat Geliştirme Stratejisi” doğrultusunda da
ihracat pazarımızı çeşitlendirmeyi, hedefliyoruz.”