gaziantep escort
Bugun...



Bu Tüzük, çok özel bir özgürlük dersi verebilir!


facebook-paylas
Güncelleme: 29-09-2024 15:13:35 Tarih: 31-08-2024 13:31

Bu Tüzük, çok özel bir özgürlük dersi verebilir!

CHP, önce; Sivas’ta 4 Eylül’de tarihle olan randevusuna uğradıktan sonra,

Ankara’da 4 gün sürecek Tüzük Kurultayı’nı gerçekleştirecek ve

Cumhuriyetimiz'in yeni yüzyılı için yalnız kendine değil;

Türk siyasetine biçtiği yepyeni sistemi belirleyecek…

 

Diğer partiler, bu hamlenin gerisinde kalmak, “arkaik”

yani; çağdışı görünmek istemeyecekler. 

Büyük ihtimalle siyaset, Eylül 2024’ten sonra; hiçbir zaman aynı olmayacak. 

 

CHP’nin çalışkan İstanbul İl Başkanı, Özgür Çelik’in davetiyle;
CHP İl Danışma Kurulu’nun Tüzük Çalıştayı'na katıldım. 

 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Genel Başkan Özgür Özel,

gerçekten örgütü ve muhalefetin genelini ateşleyici mükemmel konuşmalar yaptılar.

 

İmamoğlu, CHP’nin ortak aklının halkın zaferini getireceğine ve

ülkeyi tek adamın iradesinden kurtaracağına olan inancını vurguladı. 

 

Özel ise;

önümüzdeki seçim gecesinde vatandaşların

“bu benim muhalefette geçirdiğim son gün” diyerek,

sonuçları büyük bir güvenle izleyeceklerine olan inancını paylaştı ve

kamuoyunda ses getiren;
“Kimseyi ezdirmeyeceğiz.

Karıncanın kardeşi vardır, o da Cumhuriyet Halk Partisi’dir” sözleri,

alkışlarla salonda yankılandı.

 

Geçen hafta, makamında Özgür Özel’i ziyaret ettim ve

yıllardır detaylandırarak üzerinde çalıştığımız

Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü (D3) kendisiyle paylaştım.

 

Özel; son derece samimi, cana yakın ve fikri takibe sahip bir siyasetçi.

Beni ne kadar dikkatlice ve emeğe saygıyla dinlediğini görerek,

Parti adına; tekrar umutlandım.

 

Özel, bana son dönemde hazırladıkları

“Demokratik Dijital Katılım” programını izah etti,

hatta; cep telefonundan programın nasıl işlediğini gösterdi.

 

Parti üyelerinin; dijital kimlikleri, Parti geçmişleri,

katıldıkları eğitim programlarını gösteriyor.

“Katılım” isminin yanı sıra, unutmayalım ki; bu Parti için büyük bir “devrim”.

 

Yılların ardından, dünyanın artık dijitalleştiğini ve

bu sayede; antika yöntemlerde ısrar etmenin gereksiz olduğunu

nihayet çözebilmişe benziyoruz.

 

CHP; bu başarısıyla, bütün dünya solunun dikkatini üzerine çekecek!

Fakat; burada, genel merkeze küçük bir hatırlatma yapmam lazım:

 

Seçilerek bir sıfata aday olmak isteyenler,

bütün bu dijital kimlik değerlendirmesinden geçsinler,

seminerlere parti okullarına katılsınlar, ona göre yıldız alsınlar hepsi kabulüm. 

 

Öte yandan; sade üye olup,

bir yere seçilmek yerine katılımcı ve destek oyu vermek isteyen üyeler,

bu kadar formaliteden sıkılabilirler.

Onların bir partiye üyeliğini, sanki imtihana giriyormuş veya

sınıfta kalacaklarmış gibi bir havaya sokmamak lazım.

Bu ikisi arasında doğru ayarı, partinin bulmasını diliyorum.

 

Mutluluk içinde Özel ile sohbet ederken,

Parti’nin nereden nereye geldiği, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti.

 

CHP; bu atılımı, 21 yıl önce de yapabilirdi.

İmamoğlu’nun Türkiye’yi kurtarmaya gayret ettiğini söylediği “tek adam iradesi”;

o günlerde, Baykal CHP’sinin soyadı gibiydi.

 

Genel Başkan adayı olduğum 2003 Kurultayı’na giderken;

Baykal’ın portreleriyle, asılan CHP afişlerindeki sloganlar şunlardı:

“O hep sizi düşünüyor”, “O hep haklı çıktı”.

 

O kurultayda; seçimlere geçmeye birkaç saat kala

cüret edilen tüzük darbesiyle,

Baykal’ın imzalarını tamamlamış rakibi olarak adaylığım düşürülünce;
bu soruyu kürsüden soramamıştım:

“Pardon da bu afişler, bir sosyal demokrat parti seçim afişlerine benziyor mu?”

Orada soramadım, ama;
o yıl çıkan “Korku İmparatorluğu” kitabımda,

yaptırılmayan adaylık konuşmamın metni içinde, bu soru tabii ki vardı. 

 

Sonra, Kılıçdaroğlu dönemi geldi.

Bırakın bugün konuştuğumuz;

ortak akıl-geniş tabana yayılan dijital karar mekanizmalarını,

biri “bizim adımıza” bizleri düşünmeye devam ediyordu!

 

Cumhurbaşkanı kim olacak derken;

bir öğle saatinde Kemal Bey birden “Ekmeleddin İhsanoğlu” adını ortaya atarak,

yüzbinlerce örgüt üyesini, milyonlarca muhalif seçmeni, ters köşeye düşürdü.

 

Takip eden dönemde;
CHP tek bir miting yapamadığı gibi,

“Ekmek için Ekmeleddin” gibi dahiyane (!) bir sloganla tarihe geçti!

 

CHP’nin neredeyse bütün adayları da,

aynı merkezi atama yöntemiyle belirlenmeye, devam ediyordu.

 

Niye mi bunları hatırlatıyorum?

Neredeyse bir kuşağın ömrünün en güzel yıllarını yiyen bu kara deliğin,

gerekçelerini bilip ders çıkarmazsak;
benzer hatalarla, onlarca yıl daha kaybedebiliriz!

 

CHP; bu toplumda,

Parti’ye güven duyulmasını engelleyen

“Sizi düşünen ve sizin adınıza tüm kararları alan tek adam” mantığıyla ilerleyerek,

koskoca 21 yılı, AKP’ye hediye etti!

 

Önce Baykal, ardından; Kılıçdaroğlu’nun

toplum nabzıyla alakası olmayan Parti yönetim modelleri ortada;

halktan büyük tepkiler çekerken, maalesef o dönemlerde;

bu genel başkanlardan aldıkları güçle milletvekili seçilen siyasiler,

yanlış olduğunu bildikleri hiçbir konuda, açık tepki vermeye cesaret edemediler!

 

Kitlesel bir sol partinin;
tamamen liderin siyasal çıkarları için

deforme edilmiş tüzük zaaflarından yıllarca kurtulmayarak,

Türkiye’yi tek adam olarak yöneten bir aşırı sağ liderin gölgesinde,

onun kötü kopyası olarak kalmayı göze alabilmesi;

yıllar sonra, tarihçilerin mantıkla izah edemeyecekleri bir karanlık dönem olarak kalacak.

 

Gerek bu iki liderimize,

gerek rahmetli Bülent Ecevit’e;

bu demokratik zaaflarını, onlar iktidardayken de 

defalarca kamuya açık şekilde yazdığım için, içim çok rahat. 

 

Düşünün ki;
2003 tüzük darbesinin ardından,

CHP kendi tüzüğüyle tamamen çelişkili genel başkan seçimleri yaptı. 

 

Gerçek CHP tüzüğüne göre;

CHP Genel Başkanı, “gizli oy-açık tasnif” ile seçilir;

halbuki 2003’ten itibaren artık, genel başkan;

kimlerin oy-imza-desteğiyle o koltuğa oturduğunu, adıyla sanıyla biliyordu ve

gizlilik kavramı, artık tamamen rafa kaldırılıyordu.

 

Ama durun, daha beteri de var!

Tüm bu süreçte insanlar hep şu soruyu sordular:

“Ya bu kadar seçim mağlubiyetine rağmen,

CHP’de nasıl oluyor da hep aynı genel başkan seçilmeye devam ediyor?”

 

Bu yanıtı bilmeyen varsa, hatırlatalım:

Bu yozlaşmış yapıda, yıllarca çeşitli delegasyonlar;
Genel Başkan ve yakın çevresi ile iyi geçinerek,

liderin çantasından şeker gibi çıkarıp bonkörce dağıttığı

belediye başkanlıkları, milletvekillikleri, il başkanlıkları veya

ilçe başkanlıklarından nasiplenerek;
Genel Başkan’ın iktidar arka bahçesine oturuyorlar;

bu şekilde de tabii ki,

Genel Başkan da kendisini ihya eden, yüzlerce “açık destek imzası” almış oluyor…

 

Sonuç mu?

 

Mesela; Sayın Kılıçdaroğlu’nu desteleyen

1350 delege üstünden 800 imza Divan’a sunulduğu zaman,

genel başkan seçimi; daha sandıklar kurulmadan bitmiş oluyordu!

Sonra gelsin alkışlar, patlasın flaşlar! 

Diğer adaylar mı?

Onların dağıtacak koltukları olmadığı için

maalesef; onlar, konuşma yapma hakkını bile alamadan,

salonu hüsran içinde terk ediyorlardı…

 

Hatırlayın lütfen, son 3-4 kurultayı!

Şimdi anlatabildim mi sistemi?

 

Bu tüzük ve yönetim yapısı böyle kalsaydı,

bu Parti daha 100 yıl bu sarmaldan çıkamayabilirdi.

Özgür Özel, işte bu zincirleri kırmayı başardı!   

 

Evvelsi günkü İstanbul Tüzük Önerileri Buluşması’na dönersek;
iki liderin ardından, genel görüşmelere geçildi. 

 

Başkan Çelik, ilk iki konuşmayı süre limiti olmaksızın yapmak için

önce yıllardır SODEV yapısı içinde parti içi demokrasi vurgularını sürdüren

eski bakanlardan Ercan Karakaş’ı,

ardından da; yıllardır sorumluluğunu üstlendiğim 

“Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü” çalışmalarını tekrar sunmam için

beni davet etti.

 

Yerel seçimler, henüz 6 ay önce yapılmışken ve

genel seçimler daha en az birkaç yıl önümüzdeyken,

üyelerin yeniden yapılanması dahil;
yeni tüzüğü yaşama geçirecek birçok faktör için ideal bir zamanlama çıkıyor ortaya.

 

Burada benden okuduğunuz düşünceler dahil;

birçok konuyu, gündeme taşıdım.

 

Toplumun artık çok umutlandığını ve

Parti’nin oyunu halen 7-8 puan arttırabileceğine inanarak anlattım.

Bu tüzükten gelecek başarının;

insanların içine umut doldurup “helal olsun” dedirteceğini, 

siyasetle uğraşmayan insanları bile, Parti’ye çekebileceğini anlattım.

 

Yıllardır; ilkel “tek adam” seçkileriyle ne zaman bir seçim için Parti adaylarını belirlese,

Genel Merkez önünde toplanan ve hayal kırıklıklarının yanı sıra;

büyük tepkiler veren aday adaylarının,

ya siyaseti bıraktıklarını

ya Parti değiştirdiklerini

ya olay çıkardıklarını, bunların çağımıza yakışmayan durumlar olduğunu hatırlattım. 

 

Bu tüzüğün;
aynen 1961 Anayasası gibi,

özgürlükçü devrimci bir ruh yansıtması gerektiğini,

bunun başarılacağına inandığımı, vurguladım. 

 

Neden mi inanıyorum?

 

Gündeme getirdiğim birçok kritik konuda;

Özgür Özel, yorumlarımı destekleyen tepkiler verdi!

 

Bu ilk defa oluyor…

Kılıçdaroğlu; Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü

kendisine 2021 ilkbaharında Genel Merkez’de,

aynı odada; büyük umutlarla sunduğumda,

nazik bir çay ikram edip;

saydığım hiçbir demokratik içeriğe heyecan göstermeden,

beni yarım saat ağırladıktan sonra, projeyi rafa kaldırmıştı.

 

Aynen, kendisi henüz Grup Başkanvekili iken;
Meclis’teki makamında 2010 yılında,

kendisine bu tüzüğün çok benzer bir ön çalışmasını sunduğumda; yaptığı gibi… 

 

Özel ise;
benzer heyecanları, samimi şekilde paylaşıyor.

 

Mesela; genel seçimlerde iki dönem başarısız olan genel başkanın,

hemen görevden ayrılmasını, ısrarla kendisi vurguluyor.

 

Genel başkana verilecek imza desteğinin;
ya kaldırılabileceğini ve başkanın zaten doğal aday sayılabileceğini veya

kendisine verilecek imza desteğinin %5’i geçememesini sağlayacaklarını

ısrarla bana izah etti.

 

Bunun da anlamı;

şayet isterlerse, artık başka adayların ortaya çıkması, mümkün olacak!

 

Şöyle özetleyebilirim;
bu ne rahmetli Baykal ile ne de Kılıçdaroğlu ile

uzaktan yakından kıyaslanabilir bir tablo değil.

Hatta; Ecevit de DSP Başkanlığı döneminde,

2001 yılında kendisine karşı adaylık koymaya “kalkışan”

Şema Pişkinsüt’ün önünü jet hızıyla keserek;
bu “münasebetsiz” durum vahimleşmeden, önlem alabilmişti! 

 

Bizlere, bugün; Özel’in özgüvenini ve kararlılığını ayakta alkışlamak düşer, hepsi bu!

 

Tabii iş kime kalıyor?

Gerek D3 tüzüğünü hazırlamış olan bizlerin,

gerek Öymen’in Demokrasi ve İlke Grubu’nun, 

gerek Karakaş ve SODEV önerilerinin her birini,

Genel Merkez’de sentezleyecek çeşitli hukukçular ve genç siyasi kalemler var.

Ama; işte o da işin en zor kısmı!

 

Bizler; Genel Merkez’de 12. katta veya İstanbul Kongre Merkezi’nde,

hangi sohbeti yaparsak yapalım;
detaylarda işi kotaracak olanlar, genç ağırlıklı bir kadro olacak!

 

Onların her birine zihin açıklığı diliyorum ve

tekrar, 1961 Anayasası gibi özgürlükçü bir ruhla;

bu kritik günleri hissederek,

bu son virajı dönmelerini diliyorum.

 

Bu büyük “devrim”in ne kadarı son metne yansıyacak,

Tüzük Kurultayı’nda bunlar ne kadar tartışılabilecek, bilmiyorum.

Ama; günlük programı, her ne kadar dolup taşıyorsa da temennim;
gönül ferahlığıyla bu işe girişen cesur Genel Başkan’ın,

nihai metni de önceden yansıtması gereken özgürlükçü, katılımcı ruhu arayarak;
toptan, gözden geçirmeyi başarabilmesi…    

 

 

 

 

Bedri Baykam
bedribaykam1923@gmail.com

 






Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA