Enflasyonda oran tartışmaları mahkemelik olmuştu. Daha önce enflasyon rakamlarının TÜİK tarafından açıklanan boyutunun gerçeği yansıtmadığı meselesi halkın gündemine oturmuştu. Hatta maaş artışları bunun üzerinden yapılınca ve enflasyonda gerçeklerin saptırıldığı kanaati oluşunca TÜİK bir açıklama yaptı.

Sadece enflasyonu açıkladıklarını, bunun istatistiksel bir çalışma olduğunu, halkın geçim gücüyle ilgili bir belirleyici rolleri olmadığını ifade etti. Elbette maaşlar bunun üzerinden belirlenince itirazlar dinmedi.

Önce şakayla karışık ‘TÜİK nereden alışveriş yapıyorsa, bize de söylesin’ türünden hiciv yapıldı. Çünkü liste saklanmaya başlanmıştı. Ardından DİSK-AR enflasyonun hesaplamasında kullanılan madde sepetinin ve oranlarının açıklanmasını istedi.

Mesele yargıya taşındı ve yargı bunun anayasal bir hak olduğunu ve gizlenemeyeceğini, kurumun açıklamak durumunda olduğuna hükmetti. Akabinde aradan aylar geçmesine rağmen bu konuyla ilgili bir açıklama gelmedi. Hem de yargı kararına rağmen…

Konu tekrar gündeme gelip, TÜİK ve DİSK-AR arasında yazışmalar hızlanınca DİSK Başkanı’nın canlı yayında kamuoyuna gösterdiği TÜİK yanıta göre şu denildi: Bizde böyle bir liste bulunmamaktadır.

O zaman da şu soru gündeme geldi. Madem böyle bir liste yok, TÜİK hangi kriterlerle enflasyon açıklaması yapıyor? Konu ortada kaldı ve bir türlü istenen açıklama yargı kararına rağmen gelmedi.

Bunun üzerine DİSK-AR tekrar mahkemeye başvurdu. Şimdi de TÜİK’ten şaka gibi bir savunma geldi. Böyle bir liste olmadığı için verilemeyeceğini tekrarladı. O zaman TÜİK ve ekonomi yönetimi hangi kriterlerle bu rakamların açıkladığını izah etmek durumundadır.

Türkiye’de gerçekten bir gölge oyunu oynanıyor ve enflasyonun düşeceğini iddia edenler, baz etkisine güvenip, ahkâm kesenler hangi kriterlere göre düşeceğini göstermiyor. Çünkü düştüğü söylenen noktaya kimse inanmıyor. Şaka gibi bir ülke haline dönüştük.

Hiçbir zaman bu kadar ciddiyetsiz bir tavırla muhatap olmamıştık. 21. yüzyılda, yani verinin petrol eşdeğeri kadar kıymetli olduğu bir ortamda, verilerin açıklanmasından sorumlu kurumun bu denli anlaşılmaz tavrının netliğe kavuşturulması gerekiyor.

Türkiye bir an önce bu istatistik ve veri karmaşasını çözmelidir. Çünkü ‘suç değildir’ tavrının altında yine topu taca atmak var. Kimse TÜİK’in suç işlediği iddia etmiyor. Yargı kararı TÜİK’in listeyi yayınlamasının anayasal haklara aykırı olduğuna işaret ediyor.

Yani ortada isnat edilen bir suç yok. Gerçekleştirilmeyen bir eylem nedeniyle anayasal hak ihlali var. Şimdi bunu laf cambazlığı içerisinde ele alıp, ortada bir suç olmadığına dair savunma yapmak hem akılla, hem de vicdanla bağdaşmıyor.

Tüm bu yaşananların gölgesinde de olan, vatandaşa, maliyet yapmak isteyen reel sektöre ve Türkiye ekonomisine oluyor. Bu kadarı da ayıp…

cetinunsalan@yahoo.com