Beni, Mali İşler alanında makale yazmaya iten nedenlerin başında,
-yönetimsel verimlilik odağında-
danışmanlık veya bilfiil görev yaptığım firmalarda,
işletme yönetimlerinin, yönetişim teorilerine bağlı davranışlarının
bazen neden rasyonel olmadığının nedenlerini merak etmek,
araştırmaktan başka bir amacının olmadığıdır.
Bazen, mali işler alanlarında hazırladığımız yönetim raporlarının
işletme yöneticilerinde beklenen merakı yaratmaması;
verili olarak hazırlanan mali tahlil sonuçlarının,
neden ilgi çekmediğine kafa yormamıza zemin hazırlıyor.
Nedenler arasına ilk koyduğumuz konu;
hazırladığımız raporsal çalışmaların,
yeterli düzeyde bilgiye sahip olmadığı konusunda, kendimizden şüphe duymamızdır.
Kendi yarattığımız raporlara şüpheyle yaklaşmanın,
bilimsel anlamda; en doğruya, gerçek olana ulaşmak için gerekli olan
araştırma ve incelemelerin daha deneysel sonuçlarla elde edilmesine
temel oluşturduğuna göre; doğru yolda olduğumuzu söyleyebiliriz.
Kaygılandığımız şüphelere göre;
yaptığımız işleri tekrar kontrol ediyor,
evrensel raporlama kriterlerine uygun olduğundan emin oluyoruz.
Ama; bu şekilde meydana gelen yönetimsel davranış biçimlerini
anlamakta zorlandığımızı da belirtmek istiyorum.
Güncel ekonomik verilere göre hazırlanan finansal çalışmaların,
sonuçta; işletmenin amaçlarına göre beklediği fayda ve kâr maksimizasyonuna
ivme kazandırmasına yol açması sonucunda,
yönetimin; rasyonel tercihler yapmasına yardımcı olması gerekirken,
bazen böyle olmuyor.
Hatta bazen;
bazı finansal raporlar aylarca gündeme gelmiyor, güncelliğini yitiriyor.
Fakat; bütün raporlama çalışmaları için
bunun böyle olduğunu söylemekte, mümkün değil.
Bunların neticesinde;
Belki 1: Bazı durumlarda, insan olmanın sosyal vasıflarından dolayı;
rasyonel davranmak, bir yük oluşturabilir.
Yöneticilerin beklentileri, alınan risklere göre;
kazançlardan çok, oluşabilecek kayıplara daha fazla anlam yükleyebilirler.
Bazen; yüz TL kazanmanın vereceği haz,
yüz TL kaybetmekten daha az değerli olabilir.
Belki 2: Politik ekonomik nedenlerle;
siyasetin, gerçek ötesi bir durumun yerine; olması istenen bir durumu koyarak,
yöneticiler veya sahip yöneticiler;
bazen, bu duruma inanmaya ikna edilmiş olabilirler.
İnsanların; gerçek ötesini tercih etmesi,
kendi inancına veya düşüncesine, taraftarlığına uygun görüşleri alıp;
ötekileri – mali raporları- dinlememesine neden olabilir.
Belki 3: İnsanlar, geçmiş deneyim ve tecrübelerine göre;
sahip olduğuna inandığı sağduyuya göre;
tek başına kararlar alabilir.
Bazı durumlarda, edinilen tecrübelere göre
sağduyulu davranmak, olumlu sonuçlar verse de; bu çok yaygın bir şey değil.
Ne yazık ki; sağduyu da büyük ölçüde donanım ve bilgiden oluşuyor.
Yöneticiler, kendi sağduyularına fazlaca güvenerek;
verilere dayalı raporların gereksizliğine, karar vermiş olabilirler
Kapitalizmin kurallarının yerleştirildiği tüm ülkelerde,
‘tek tip’ olarak uygulanan geleneksel ekonomi modeline-neo klasik- göre;
‘rasyonel tercih’ davranışlarının kökeni,
18.yy. Adam Smith (1776) tarafından yapılan çalışmaya dayandırılmaktadır.
Smith, bu çalışmasında;
kişilerin karar verme süreçlerini ‘tam ve mükemmel bilgi altında yürüttüklerini’,
bu bilgiyi doğru ve önyargısız olarak işleyebildikleri varsayımına göre
hala teoriler oluşturulmaktadır.
Bu haliyle, insana ait rasyonel davranış kalıpları;
menfaatlere, marjinal kara,
elde edilecek faydaya göre alınacak ortalama davranış şeklinin yanında;
dikkate alınmayan gelenek, dinsel inanç, sosyal ilişki-iletişim, ilgi alanları,
algı ve önyargılar benzeri faktörlerin oluşturduğu karmaşık çevresel etkileşimler gibi,
birçok benzeri faktörler de vardır.
Kişiler, tüm bu faktörler arasında;
anlamlı bağlantılar kurarak,
davranış modelleri geliştirmeye, kararlar almaya çalışmaktadır.
Eğer, finansal kararlar alma aşamasına;
kişilerin rasyonel olabilmeleri beklentisinin yanına,
kişisel ve insani özelliklerine ait
davranışsal veya psikolojik özellikleri etkisi altında kalabilecekleri de eklenirse;
bazı zamanlarda, sadece fayda ve kâr amaçlarına yönelik;
yukarıda olduğu gibi kararlar alamayabilirler.
İnsan bir makine olmadığına göre;
ekonomi teorileri oluşturulurken,
saymaya çalıştığımız insani özellikler de dikkate alınarak;
yeni paradigmalar geliştirilmelidir.
Kapitalizmin amacına hizmet eden neo klasik ekonomi teorilerinin uygulanmasında,
davranış bilimlerin bu anlamda ekonomiye yapacağı katkıların
daha fazla dikkate alınmasında fayda var, bence.
Yaşadığımız uygulamalarla,
her ülkeye aynı elbiseyi giydiren kapitalizmin; sorunlar yarattığı görülmektedir.
Saygılarımla
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız Denetçi