![]() |
Tweet |
Türkiye, özellikle; kentsel alanlarda yüksek bir nüfus yoğunluğuna sahip.
Şehirlerde yaşayan çok sayıda insan için
yüksek korunaklı konut ve altyapı talebi, giderek önem kazanıyor.
Bu noktada binaların güvenliğinin sağlanması,
artan nüfusun barınma ihtiyaçlarının karşılanması ve
afetlerde toplu kayıpların meydana gelmesini önlemek çok önemli hale geliyor.
Ülkemizde bina güvenliğini artırmanın;
canları korumak, mülk hasarını azaltmak, sürdürülebilir kentleşmeyi desteklemek ve
dayanıklı bir gelecek inşa etmek için hayati olduğunu vurgulayan
Hilti Türkiye Genel Müdürü Banu Deniz Çetinkol,
deprem karşısında binaların dayanıklılık performansının,
ivedilikle artırılması gerektiğinin altını çizerek;
yapıları güçlendirecek yöntemleri ve izlenmesi gereken yol haritasını anlattı.
Depremlerin, sadece yıkıcı etkileriyle değil;
yol açtığı kazalarla da maddi ve manevi kayıplara sebebiyet verdiğini belirten,
Banu Deniz Çetinkol;
“Depremlerden korunabilmek için
binaların depreme ve neden olacağı kazalara karşı
güvenli bir şekilde inşa edilmesi şart.
Tam da bu noktada;
yaşanma ihtimali yüksek kazaların,
hayati risklerin ve yaralanmaların önlenmesi için
elektrik tesisatı, asansör, dış cephe gibi yapı elemanlarını sabitleyen dübellerin ve
taşıyıcı sistemlerin de yeterince sağlam olması gerekiyor.
Olası deprem hasarlarını önlemede,
öne çıkan en önemli yapı teknolojilerinin başında ise;
yapı elemanlarını sabitleyen, dübeller geliyor.
Yapıyı meydana getiren elemanların doğru bir şekilde sabitlenmemesi durumunda;
binaların cephe kaplamaları, asansör rayları, mekanik-elektrik bağlantılar veya
mevcut taşıyıcı betonarme elemanları, hayati risk oluşturabiliyor.
Biz Hilti olarak;
C2 sismik onaylı dübellerimizle,
yapı elemanlarını sağlıklı bir şekilde binaya sabitleyerek;
deprem anında yerinden oynamasını önlüyor,
bu sayede; can ve mal kayıplarının önüne geçilmesine katkıda bulunuyoruz.
C2 sismik onaylı dübellerin Ar-Ge çalışmalarında da birebir yer alırken;
bu dübellerin ülkemizde daha fazla kullanılması adına,
çalışmalarımızı son hızla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
Yapısal olmayan elemanların, sismik hareketlere uygun hale getirilmesi gerekiyor
Cepheler, iç dekorasyon, boru tesisatı ve dağıtım hatları gibi elemanların
sadece statik olarak tasarlandıklarında, nispeten düşük yoğunlukta olsalar bile;
bir sismik olaydan kaynaklanan ilave yatay kuvvetleri,
genellikle desteklemediğini ifade eden Çetinkol;
“Yer altındaki sismik hareketlere uyum sağlayacak şekilde tasarlanan teknolojilere,
daha çok ihtiyaç var.
Hilti olarak;
bu konuda da çalışmalar yürütüyor,
sismik dalgaların binalardaki yapısal elemanlara verebileceği zararı önlemek için
Modüler Askılama ve Destek Sistemleri geliştiriyoruz.
Deprem sırasında,
doğalgaz ve elektrik kaçağı gibi sebeplerle gerçekleşebilecek yangınlara karşı ise;
pasif yangın durdurucu ürünlerin kullanılmasını, tavsiye ediyoruz.
Çünkü; deprem anında yangın çıkma olasılığı epey yüksek ve
yaşanabilecek bir yangın, depremin yıkıcı etkisini daha da artırabilir.
Bu noktada; Hilti Pasif Yangın Durdurucu ürünlerimiz,
yangın esnasında dört saate kadar
alev, duman ve zehirli gazların yayılmasını engelleyerek;
yangının, çıktığı yerde hapsedilmesine yardımcı oluyor” dedi.
Son yaşanan depremlerden sonra,
mevcut yapıların durumunun hızlı bir şekilde değerlendirilmesi ve
depreme dayanıklı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Çetinkol,
şunları söyledi:
“Artık; kaybedecek vaktimiz olmadığından,
yapı stoğumuzun dayanıklılık karnesini, bir an önce çıkarmalıyız.
Bu noktada;
Hilti imzalı donatı tarama sistemimiz PS 300 Ferroscan,
özellikle mevcut yapıların durumunun değerlendirilmesi ve
depreme dayanıklılığının ortaya koyulmasında
çok önemli bir rol oynuyor.
Donatı tarama sistemi;
yapısal analizde inşaat demirlerinin yerinin belirlenmesi,
derinlik ölçümü ve
boyut kesiti için beton detektörü özellikleri ile öne çıkıyor.
Akıllı algoritması, inşaat demirleri için hassas derinlik ölçümü ve
yapıya herhangi bir hasar vermeden, donatı çapı tahmini yapılmasına destek veriyor.
İki dakika gibi kısa bir sürede;
kolon, kiriş, döşeme gibi bir betonarme elemanın
içerisindeki donatıların tespit edilmesini sağlıyor.
Maliyet avantajıyla da öne çıkan bu sistemimiz;
Türkiye’deki tüm Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri’nde kullanılarak,
tüm illerde binaları analiz ediyor.
Ayrıca; birçok ildeki özel akredite laboratuvarlarda da kullanılıyor.”
Ülkemizdeki binalarla ilgili, çarpıcı istatistikler paylaşan Banu Deniz Çetinkol;
“Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü’nün açıkladığı rapora göre;
İstanbul’da yapım yılı, deprem yönetmeliğinin yayınlandığı
2000 yılı ve öncesine ait bina sayısı 817 bin, konut sayısı ise; yaklaşık 4 milyon.
Bu tablo;
bize kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşüme göre maliyet avantajı olan
güçlendirme projelerine, hız vermemiz gerektiğini gösteriyor.
Bu noktada Hilti Türkiye olarak;
ülkemizde, deprem yönetmeliğinden önce yapılmış bina stoğunun
en kısa zamanda ve optimum maliyetle, dönüştürülebilmesi için
İstanbul Teknik Üniversitesi ile bina güçlendirme konusunda, bir proje yürütüyoruz.
Ayrıca; AFAD, AKUT ve Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) ile de
farklı projeler kapsamında; iş birliğimizi sürdürüyoruz.
Yığma yapıların güçlendirilmesi içinse;
Politecnico Di Milano (İtalya) Araştırma Projesi’nde yer alıyoruz” diye belirtti.