Sabahın köründe borsa ekranına bakan küçük yatırımcı,
elindeki kahve kupasıyla;
“artık açığa satış serbest” haberini görüyor.
Kahve boğazına kaçıyor.
Çünkü, bu cümlenin;
aslında, sadece birkaç fon yöneticisi ya da algoritmik işlemciyi değil;
en sonunda, manav tezgâhındaki domatesi bile; ilgilendirdiğini biliyor.
Türkiye açığa satış yasağını kaldırdı.
İlk bakışta bu, sadece Borsa İstanbul’un derinliğiyle ilgili
teknik bir karar gibi görünebilir.
Ama, tarih bize gösterdi ki;
borsadaki her küçük dalga,
bütçeden reel sektöre, oradan da mutfaktaki tencereye kadar;
zincirleme bir fırtına yaratabiliyor.
Hatırlayalım:
2001 krizi sırasında borsa çöktüğünde,
açığa satış tartışmaları manşetleri kaplamıştı.
Bankalar batıyor, Hazine tahvil faizleri yüzde 140’a fırlıyordu.
2018’de kur şokunda açığa satış yasaklandı,
ama; bu kez, yatırımcı güveni daha da eridi,
yabancı payı; yüzde 60’tan yüzde 35’e düştü.
2020 pandemi günlerinde açığa satış yine yasaklandı;
sonuç: borsadaki panik geçmedi, sadece yer altına indi.
Yani, tarih diyor ki:
yasaklamak ya da kaldırmak tek başına çözüm değil,
ama; her seferinde domino etkisi var.
Bugün 2025’te yasağın kaldırılması,
uluslararası yatırımcılara “artık normalleşiyoruz” mesajı veriyor.
Ama; bu kanat çırpışı, sadece borsa tahtasında kalmayacak.
Çünkü; borsadaki oynaklık → bankaların bilançolarını etkiliyor.
Bankaların bilançoları → Hazine’nin borçlanma maliyetini belirliyor.
Hazine’nin maliyeti → kredi faizlerine yansıyor.
Kredi faizleri → reel sektörde yatırımı kesiyor.
Yatırım kesilince → üretim düşüyor.
Üretim düşünce → pazarda patlıcan fiyatı artıyor.
Yani kısacası;
borsada bir işlem tuşuna basıldığında,
pazarda patlıcanın etiketi değişiyor.
İşte kelebek etkisinin Türkçesi bu.
İstatistiklere bakalım:
2024 sonunda, Borsa İstanbul’un toplam piyasa değeri;
400 milyar dolar civarında.
Bankacılık endeksi, bunun yüzde 30’unu oluşturuyor.
Bankaların borsada yaşayacağı her yüzde 10’luk dalgalanma,
doğrudan; kredi faizlerine 50-60 baz puanlık bir yansıma yapıyor.
Bu da, konut kredisi çeken vatandaşa aylık binlerce lira ek maliyet demek.
Yani; “borsada açığa satış yasağı kalktı” cümlesi,
aslında; “vatandaşın ev taksiti artabilir” cümlesinin çok daha kibar bir versiyonu.
İşin ironisi şu:
Açığa satış, adıyla bile; vatandaşı tedirgin eden bir kavram.
Ama; aslında, modern piyasalarda;
şeffaflığın, likiditenin ve fiyat keşfinin temel araçlarından biri.
Yasaklandığında; yabancı yatırımcı kaçar, kaldırıldığında; spekülatör gelir.
Yani; vatandaşa “kazandıran” değil,
genelde; “daha pahalıya mal olan” bir oyun.
Sonuçta, 26 Ağustos 2025 itibarıyla;
Türkiye yeni bir döneme giriyor.
Açığa satış, artık serbest.
Ama; şunu unutmayın:
borsadaki bir kanat çırpışı, pazardaki patlıcan fiyatına kadar uzanır.
Ve bu ülkede vatandaş; borsa terimlerini anlamasa da patlıcanın kilosunu çok iyi bilir.