gaziantep escort
Bugun...


Yelda YALAMAN

facebook-paylas
O günler, O günler... “Şan Tiyatrosu”
Tarih: 15-12-2020 15:32:00 Güncelleme: 15-12-2020 15:48:00


Bugünlerde çokça konuşulan ve çıktığı gün 2000 satan bir plak haberi ile

80’li yıllara gittim. 

 

Sene 1982 sonbaharı. Yer; Şan Tiyatrosu.

 

Ferdi Özbeğen 20. Sanat yılı için bir konser veriyor ve 40 kişilik orkestrasıyla Şan Tiyatrosu’nda sahne alıyor. Dönemin piyanist-şantörlerinin arasında bu denli kapsamlı bir organizasyona imza atan yok. Özbeğen bu sıradışı konser dizisinde Paris’in dünyaca ünlü Olympia sahnesinde Jilber Bequed, Serge Regiani ve Enrico Macias gibi yine dünyaca ünlü usta yorumcuların konserlerini örnek almıştı. O konser formatlarının aynısını Şan Tiyatrosu’na taşımıştı.

Sonuç tek kelime ile “efsane” olmuştu. Üstelik de dönemin entelektüellerinin “eğlendirici piyanistleri” küçümsediği o yıllarda. Ve toplumun her kesimine hitap edebilecek konser ücretleriyle.

Konserlerine bir fabrika işçisi de gelebilmişti, bu işçinin müdürü de.

 

Tüm bunları gazeteci Ali Rıza Türker sanatçının 2013 yılındaki vefatından kısa bir süre önce Özbeğen’in ağzından “Şöhret Dediğin” isimli kitapta yazmış ve sanatçının Şan Tiyatrosu konserlerini çarpıcı bir şekilde anlatmıştı.

 

 

Benim kuşağım için Şan Tiyatrosu bir ikondur.

 

12 Eylül sonrası darbeyi ve dönemin iktidarlarını eleştiren müthiş müzikaller ve tiyatro oyunları hep burada sahnelendi. Ayrıca bazen başka sahnelerde de olsa Umur Bugay’ın Büyük Kabare’si,

Kandemir Konduk’un Yasaklar ve Beyoğlu Beyoğlu oyunlarını da bu fasılda anmak gerekiyor.

Süleyman Demirel ya da Turgut Özal’ın kendisini eleştiren oyuncularla birlikte kahkaha atan fotoğraflarına tanık olmak benim kuşağım için çok sıradan bir olaydı.

 

2000’li yıllara gelindiğinde; bu yıllarda yetişen kuşak için iktidarı ve liderleri eleştirmek korkulu bir durum iken, 80’li ve 90’lı yıllar eleştirinin mümkün olduğu yıllar olarak hafızalarımıza kazındı.

Ancak elbette o zamanlarda bile “80’ler darbe sonrası karanlık yıllardır” bu eleştirilerin ve sanat yolu ile yaratılan bu karşı duruşların bir bedeli olacaktı. O bedeli de Şan Tiyatrosu yakılarak ve yok edilerek ödedi. Türk tiyatrosu bundan büyük bir yara aldı.

 

Aslında tiyatroya tepki yine Ferhan Şensoy’un “Şahları da vururlar” oyunu ile başlamıştı.

İran'da yaşanan politik çalkantılı olaylara yer yer Farsça diyaloglarla, ince ince örülmüş mizahi bir bakış sergileyen oyunun içinde Türkiye tarihinden de bazı kesitler vardı. Oyun o dönem sadece beğenenlerin değil, belli ki tepki gösterenlerin de ilgi odağı haline gelmişti. Ferhan Şensoy ve oyuncular sürekli tehditler alıyorlar, ancak matineler aynı hızla devam ediyordu.

 

O dönem yürürlüğe giren ve bazı yayınların gizli olarak sunulması kararına varılan

'Muzır Neşriyat Kanunu”ndan adını alan bir başka oyun da “Muzır Müzikal” adı ile; muzırlığın neşriyatla başlayıp bitmediğini, Ferhan Şensoy'a göre zihinlerde yeşeren farklı ve daha zararlı muzırlıkların da olduğunu vurgulamak için sahneleniyordu.

 

 

Rahmetli Egemen Bostancı’nın vizyonu ile can bulan Şan Tiyatrosu; Ferhan Şensoy’un Muzır Müzikal oyununun sahnelendiği bir gece yakıldı. Daha yangın devam ederken olayın bir elektrik kontağından çıktığı açıklanıvermişti. 20 dakika içerisinde sahneden kulise tüm salonu saran yangın tiyatroya öylesine hızlı yayılmıştı ki bekçi Niyazı Özlü alevlerin arasında kalarak yaşamını yitirmişti.

Yangını kimin gerçekleştiği bir sır olarak kalırken, Ferhan Şensoy sahnelediği Muzır Müzikal sebebiyle yargılandığı mahkemede 21 güne mahkum olmuştu.


Bu yangının ardından Şan Tiyatrosu ne yazık ki tarihin derinliklerinde yerini aldı.

Şimdilerde ise bir devrin en önemli tanıklarından olan bu tiyatronun yerinde kapitalizmin en vahşi simgelerinden olan bir “AVM” yükseliyor. 


Yelda YALAMAN
Sanat Tarihçisi



Bu yazı 9836 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA