Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı EMITT,
geçen hafta 25. kez gerçekleştirildi.
Bana göre; bu sene EMITT çok önemli mesajlar verdi.
Peki bizler;
kimilerinin çok beğendiği, kimilerinin çok eleştirdiği, bol dedikodulu,
çok sohbetli Emitt Fuarı’nın verdiği mesajları alabildik mi?
Konuya girmeden önce,
genel olarak ben de organizasyon ile ilgili bir iki kelam etmek isterim.
Fuar bu sene üç salona sıkıştırılmış ve
yapmış olmak için yapılmış bir fuar havası verdi bana.
Önceki yıllarda tüm dünyadan turizm profesyonellerinin katıldığı,
bizlerin dünyadaki tüm iş ortaklarımızla görüşebildiğimiz,
teklifler alıp verdiğimiz ve anlaşmalar yaptığımız bir fuar olan Emitt’in;
yavaş yavaş uluslararası katılımın düşmesi ile
hala söylendiği gibi dünyanın en büyük beş fuarından birisi olup olmadığı tartışılmalıdır.
Dün okuduğum bir haberde;
“Avrupa’nın en büyük turizm fuarı” başlığını görünce,
organizatörün en iyi yaptığı şeyin reklam çalışması olabileceğini,
ancak; hedef kitlesi turizm camiası olan bir organizasyonun yaptığı bu algı çalışmasının
ne kadar işe yaradığını gözden geçirmesi gerektiğini düşündüm.
Çok ağır başlamış olabilirim,
ancak; Emitt’e girdiğimde öncelikle kendimi belediyeler tarafından organize edilen
yerel günler festivaline gitmiş gibi hissettim.
Üç salonun iki tanesi neredeyse tamamen belediye ve valilik stantları ile doluydu.
İkinci salonda numunelik 4-5 tane yurtdışı katılımcısı mevcuttu.
Hiçbir yönlendirme olmadığı için
girişi bile çok kolay bulunamayan bir diğer salon ise; Türk tur operatörlerine ayrılmıştı.
Fuarın bu kadar yerel bir festival havasına dönüşmesinde;
pandemi, pandemi ile oluşan iç turizme yönelişin ve
bu yönelişten pay almaya çalışan şehirlerimizin taleplerinin de payı olduğunu kabul ediyorum.
Yıllardır arka arakaya yaşadığımız terör eylemlerinin,
dış politika stratejilerinin, ekonomik istikrarsızlığın
ülkemize gelen turist profilini değiştirdiği ve
uluslararası pazarda payımızı azalttığı da inkar edemeyeceğimiz gerçeklerdir,
ancak; yine de bu organizasyon,
fuar bir pazar yerine çevrilmeden yapılabilir miydi, uluslararası standartlarda organize edilebilir miydi?
İlk günü sadece profesyonellere açık olması gereken fuara,
eski yıllarda olduğu gibi halk alınmayabilir miydi?
Organizatör bu konuda daha hassas olabilir miydi?
Organizasyonu bir tarafa bırakırsak;
turizm profesyonellerini bir araya getiren fuardan,
benim aldığım mesajlardan bahsetmek isterim.
STKlar, profesyoneller, bürokratlar, siyasetçiler bir araya gelir de sansasyon olmaz mı?
Elbette olur!
Emitt’te turizm endüstrisi açısından üç önemli çıkış yaşandı.
İlki; Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un fuarı dolaşırken,
TÜRSAB standına uğramaması;
ikincisi; TÜRSAB Genel Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın Başkanlar Oturumu’ndaki TGA çıkışı ve
son olarak; bakanın bir turizm üst meslek birliği kurulma çalışmaların başlandığının söylemesiydi.
Emitt’te de gördük ki;
bakanlık ve TÜRSAB arasında sular durulmamış,
seyahat acenteleri yine dışarıya itilmiş ve
bakanlık TÜRSAB’ı etkisiz hale getirecek yeni bir birlik kurma kararı almış.
Biz turizmciler yine durumu kaygıyla izledik ve
bu ülkenin en yıpranan endüstrisi olarak verilen bu mesajları, yanlış anlamış olmamızı diledik.
Üst düzey bürokrat ve siyasetçileri ile hazır bulunan il ve ilçe stantlarından geldi.
“Biz de Varız” diyorlardı.
Tanıtımın ve markalaşmanın önemini kavramış yerel yönetimler;
gastronomileri, tarihleri, kültürleri ve ürünleri ile yerli turiste kendilerini göstermeye çalışıyorlardı,
turizm markalaşması için istekli ve niyetli olduklarının mesajını veriyorlardı.
Hemen hemen tüm yetkililerle görüştükten sonra,
bunun henüz bir başlangıç olduğunu,
ancak; tüm ülke olarak gidecek yolumuzun olduğunu söyleyebilirim.
Beni en sevindiren konu ise;
yerel yönetimlerin turizme daha çok önem veremeye başlaması ve
daha da önemlisi, markalaşmak için bütçe ayırmanın ve
profesyoneller ile çalışmanın önemini anlamış olmalarıydı.
Üzücü konu ise;
tüm dünyada hızla ilerleyen dijitalleşme, inovasyon ve metaverse’ye karşın;
benim gördüğüm kadarı ile bunu standına yansıtan tek belediyenin 'Mersin' olmasıydı.
Son salona gittiğimde ise;
görmemek için kör olunması gereken yine çok önemli bir mesaj vardı.
Türk tur operatörlerinin bulunduğu salonun neredeyse tamamı,
çevrimiçi satış yapan şirketler ile dolmuştu.
Her şeyde olduğu gibi turizmde de dijitalleşmenin,
pandemi ile süper hız kazandığı somut olarak görülmekteydi.
Kısacası; en hizmet yoğun olan turizmde bile,
dijitalleşemeyenin ve dönüşemeyenin yok olacağı gözler önündeydi.
Emitt; bu sene de bürokrasi ve siyasiler arasındaki problemlerin bitmeyeceğinin,
Türkiye’nin her bir köşesinin turizm pastasına katılmak için çalışacağının ve
dijitalleşmeyenin yok olacağının mesajlarını verdi.
Benim yine gözlerimin en çok aradığı konu sürdürülebilirlikti,
ancak; bahsi bile geçemeyecek kadar az işlenmişti.
Tüm iyi ve kötü eleştirileri ve okumasını bilenlere verdiği mesajlar ile
bir Emitt daha geçti gitti.
Bize de fuara gidip eşi dostu görmek, sohbet etmek düştü.