Orta Vadeli Program açıklandığından beri herkes rakamlara takılmış ve ne kadar gerçekçi olup olmadığını tartışıyor. Zaten işin sunumuna da baktığımızda, rakamlar üzerine kurgulanmış bir metin vardı.
Arada insanların gönlünü hoş edecek, yeşil ekonomi, dijitalleşme gibi, sadece söylemden ibaret vurguları bir kenara koyarsanız, zaten ortadakinin bir program olmadığının en net kanıtı budur.
Çünkü bir programdan bahsediyorsak, orada vizyonu ve bunun yol haritasını tartışıyor, netice bölümünde çıktılarda rakamların üzerinde duruyor olmamız lazımdı. Şayet biz sadece rakamları ve bazı oranların gerçekliğini tartışır noktadaysak, sunum da bunun üzerine kurgulanmışsa sonuç kendini belli ediyor.
Bugüne kadar bir tek OVP’nin bile hedefinin tutmadığını konuşmayanların, gerçek bulunmayan enflasyon oranları üzerinden sapmayı tartışması, enflasyon kadar bile değer kaybetmemiş kur ortadayken serbest kurdan bahsetmesi kadar abes bir durum yoktur.
Bu haliyle metin, Merkez Bankası’nın Enflasyon Raporu’nun biraz süslenip, adına program denilmiş versiyonundan başka bir şey değildir. Tek amacın rakamlar tutkusu içerisindeki bir ekonomi yönetiminin, insanları ikna edeceği tartışma düzleminde tutma çabasından ibarettir.
Peki tüm bu tartışmaların gölgesinde, en net ve ürkütücü açıklamayı kim yaptı? Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi… Dedi ki: “Bu gidişe dur denilmezse, ihracatçı entübe olacak.”
Pandemi sürecinden artık herkes entübenin ne anlama geldiğini sanıyorum biliyordur. Fakat bu kadar sert bir uyarının bile kamuoyunda yeterince tartışılmıyor olması, ülkenin ya konudan ümidini kestiğini ya da gerçeklere gözlerini yumma modasına katıldığını gösteriyor.
İhracatçı entübe olursa ne olur biliyor musunuz? Sadece dolar bazında gelirleriniz azalmaz. O ülkenin kalkınması durur. İstihdamında problemler başlar. İşsizlik yukarı yönlü seyreder. İthalata daha bağımlı bir ekonomi haline geldiğiniz için kurunuz yukarı doğru baskılanır.
Bir ihracatçının durması belki de sektörüne göre ortalama en az 50 tedarikçinin daha işlerinin kesilmesi anlamına gelir. Bu durum bir tarafta işsizliği yukarı yönlü baskılarken, ödemeler zincirinin tamamen kırılması sonucu doğurur.
Ödemeler zinciri kırılırsa vergi gelirlerinden bankalara yönelik yükümlülüklere kadar tüm başlıklar sıraya gelir. Yeni vadelerle değiştirilen hatır çekleri de patlar. Küçük işletmeler bu kez maaş hatta kiralarını bile ödeyemeyecek duruma düşer.
Tüm bunlar olduğunda bütçe açığının patlaması muhtemelken, batan bir sanayi kuruluşunun yeniden tesisi kısa sürede mümkün olmadığından, ülke üretim gücünde büyük zafiyetler yaşamaya başlar. Hepsinin sonunda belki rakamlarınız olur, ama bu rakamlarla kredi kullanacak birey ya da firma bulamaz hale gelirsiniz. Ekonomiyi çocuk oyuncağı zannettikleri açık da, bu ikna çabasını anlamak güç.