gaziantep escort
Bugun...


Cengiz HERGÜNLÜ

facebook-paylas
Çevre, maliyet ve kriz
Tarih: 28-04-2020 09:09:00 Güncelleme: 28-04-2020 15:09:00


İşletmelerin, normal zamanlarda, bir ekonomik sistemin içinde hayatlarını devam ettirebilmek için ürün ve üretim standartlarını oluşturmak, işlerini geliştirmek, pazara yeni ürünler sunmak, üretim yaptığı, mal ve hizmet sunduğu toplumun memnuniyetini sağlamak gibi zorunlu faaliyetler içerisindedirler.

 

Fakat bu zorunlu işletme faaliyetleri içerisinde bu güne kadar zorunlu olmadığı zannedilen, gönüllülük isteğine dayanan, ama bundan sonra zorunlu faaliyetler kapsamı içine almamız gereken ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ faaliyetidir.

 

Korona sağlık virüsünün, bütün dünyada hissedilen olumsuz salgın hastalığa neden olmasının, doğanın hassas dengesinin, insanoğlu tarafından zorlanmasından dolayı bozulduğunun bilim insanları tarafından kabul edilmesi hareket noktası olabilir.

 

1960 yıllarından itibaren konu edilmeye başlanan kurumsal sosyal sorumluluk kavramının, bütün dünya tarafından artık zorunlu olarak dikkate alınması gerektiği ve özellikle çevre kirliliğinin azaltılmasıyla ilgili çabaların daha da artacağı gibi görünüyor. Çünkü çevreyi koruma maliyetlerinden, daha fazla kâr elde etmek için kaçınmanın sonucunda, istismar edilen doğanın, bunun karşılığında, Dünya’ya yüklediği zararın, elde edilen yüksek kârlarla karşılamayacağı ağır şekilde tecrübe edilmiştir.

 

1976 yılında, Nobel ödülü alan Amerikalı ekonomist Milton Friedman’ın; kurumların ana amaçlarının kâr elde etmek olduğunu, kısaca işletmelerin ve yöneticilerin sorumluluklarının bu anlamda, sadece hissedarlılarına (ülkemizde şirket sahip ve ortaklarına) karşı sorumlu olduğunu belirttiği açıklamasının tam anlamıyla terk edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

 

Bundan sonra kurumsal sosyal sorumluluğun iki temele dayandığı; bu temellerden birinin ticari hedef ve beklentilerin olduğu, diğerinin ise onu gerçekleştiren kurumların vicdani, toplumsal ve ahlaki değerleri olarak ifade edilebilmesi gerekliliğidir.

 

Örneğin, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir çamaşır makinesi markasının; Ar-Ge çalışmalarıyla çevreye odaklanarak, doğayı kirletmeyen, az miktarda su kullanarak ve daha az elektrik tüketerek çamaşır yıkayan çamaşır makinesinin tasarlaması ve tüketicilerine sunulmasını, bir kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı olarak kabul edebiliriz.

 

Bu bağlamda, Türkiye’de, büyük işletmelerde, kurumsal sosyal sorumluluk kavramının daha fazla dikkate alındığını ve uygulanabilen hale geldiğini söyleyebiliriz. Fakat ülke işletmelerinin yüzde 99,5’ini oluşturan KOBİ’lerin, önemli bir kısmının toplam amaçları arasında sayılabilecek kâr elde etme amacının, birçok işletmede aslında tek amaç olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.

 

Ama önemli bir kısmının finansal kısıtlarla faaliyetine başlayıp bu şekilde sürdürmeye çalıştığını, ülke kredi kaynaklarının da sadece yüzde 4’ünden yararlanabilen KOBİ’lerin, ek maliyetler oluşturması, işletmeye bir artı getirisinin olmaması yaklaşımıyla, sosyal sorumluluk projelerine dâhil olmazlar, olamazlar.

 

Ancak, İşletmelerin, kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları ile finansal performansları arasında bir bağ olduğunun kabulü gerekir. Öncelikle Kurumsal itibara yönelik olarak yapılan sosyal sorumluluk çalışmalarının,   uzun vadede yapılacak olan yatırımların üzerinde hissedilen bir etkisinin olduğu da yadsınamaz.

 

Faydalı olması dileğiyle

 

Cengiz HERGÜNLÜ

SMMM-Bağımsız DENETÇİ

 

info@hergunlu.com

www.hergunlu.com

 



Bu yazı 5925 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA