Tweet |
Küresel düzeyde dev ekonomilerden, sürdürülebilirlikle ilgili
birbiri ardına; strateji ve finansman yol haritaları açıklanırken,
Türkiye ise; 2053 yılında, net sıfır bir ekonomi olmayı taahhüt etmiş durumda.
Büyük şirketler, yeşil finansmana erişme sorununu daha az yaşarken;
ihracatın lokomotifi niteliğindeki KOBİ’ler ve aile şirketleri ise;
en zayıf halka olmayı sürdürüyor.
ABD, Çin, Japonya gibi ekonomilerin,
yüz milyarlarca dolarlık yeşil paketler açıkladığı konjonktürde;
Türk şirketleri ve özellikle KOBİ’ler, rekabete çok daha hızlı dahil olmak zorunda.
“Günümüzde; şirketlerin,
sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemesi ve uygulaması,
artık; bir seçim değil, bir zorunluluk haline geldi.
Tüketiciler, yatırımcılar ve çalışanlar;
etik ve çevreye duyarlı şirketlerle, iş yapmak istiyor.
Bu nedenle; sürdürülebilir bir iş modeli benimsemeyen şirketler,
rekabette geride kalmaya mahkum” diyen;
Ortak Akıl Danışmanlık kurucusu ve CEO’su Dr. Yılmaz Sönmez,
Türk şirketleri bekleyen geleceği ise; şöyle özetledi:
“Üçüz dönüşümün sac ayaklarından birini,
yeşil dönüşüm yani; sürdürülebilirlik oluşturuyor.
Bugün tüm dünyanın önünü kesmek istediği Çin, dahi;
kendi, karbon ayak izi takip sistemini oluşturmuş durumda.
Üstelik; sürdürülebilirlik, sadece; ürünlerin ve hizmetlerin
daha az kaynak kullanarak ya da
döngüsel ekonomiyle hayata geçirilmesine; referans vermiyor,
aynı zamanda; teknolojinin, insanların, çevrenin,
kısacası; tüm kaynakların sürdürülebilirliğinden geçiyor.
Bu nedenle, şirketlerin;
meseleye, çok daha geniş bir perspektiften yaklaşması gerekiyor.”
Dr. Yılmaz Sönmez, dünyada yapılan araştırmalarda;
KOBİ’lerin, sürdürülebilirlik sayesinde;
%70’e varan kârlılık artışlarına imza attığına ve
Türkiye ekonomisinin KOBİ-yoğun kompozisyonuna dikkat çekerek;
sürdürülebilirlikle ilgili mesafe kat edebilmek için
KOBİ’lerin mutlaka desteklenmesi gerektiğini belirtti.
Sönmez’e göre; bu süreçte, KOBİ'lere;
finansal destek, eğitim ve danışmanlık hizmeti sunulmalı.
Dr. Yılmaz Sönmez;
Avrupa’nın, Türkiye’nin ihracatında yüzde 40’ın üzerinde payı olduğunu ve
artık, kapıdaki; “Yeşil Mutabakat” ve “Sınırda Karbon Vergisi” uygulamaları ile
demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ile
tekstil ve hazır giyim sektörlerinin vergilendirileceğini ilave etti.
2026 yılında, daha fazla sektörün yeşil vergilerle muhattap kalacağını belirten ve
birçoğunun karbon ayak izini dahi ölçtürmediği Türk şirketlerinin,
ivedilikle; sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm yol haritalarını
oluşturması gerektiğini söyleyen ve
şirketler için “yeşil alarmın” çaldığını ilave eden Dr. Sönmez;
özellikle, KOBİ’lerin kısa vadede alması gereken aksiyonları ise; şöyle sıraladı:
“KOBİ’ler; karbon ayak izlerini ölçtürmeli.
Bu doğrultuda; enerji ve su tasarrufu, atık yönetimi ve
geri dönüşüm gibi alanlarda adımlar atmalı.
Yeşil dönüşüm konusunda,
sosyal sorumluluk projelerinde daha fazla inisiyatif almalı.
Etik iş uygulamalarını benimseyerek;
çalışan, müşteri ve tedarikçilerini “yeşilleştirmeli.”
Sürdürülebilirlik stratejisini oluşturarak;
hedeflerini belirlemeli, ilerlemelerini takip etmeli ve
gerektiğinde, planlarını güncellemeli.”
Dr. Sönmez; sözlerine, şöyle son verdi:
“Sürdürülebilirlik, karmaşık bir kavram olabilir.
Ancak, doğru adımları atarak şirketler;
hem çevreye, hem de topluma katkıda bulunurken,
aynı zamanda; rekabette de öne geçebilirler.
Tüm bu zorlu yol haritasını hayata geçirmek içinse;
hem ulusal, hem de uluslararası düzeyde yeşil fonlardan
daha fazla istifade etmeli ve muhakkak;
oyunun içine, yeşil dönüşüm yönetim danışmanlığı hizmetlerini sokmalılar.
Ayrıca; finansal ve kurumsal yapının gücünün yetmediği yerlerde,
rekabet yerine; “rekaber” yaklaşımı,
KOBİ’lerin; yeşil dönüşüm odaklı ölçek büyütme girişimlerini de destekleyecektir.”