gaziantep escort
Bugun...



Adnan Çoker ölümsüzlüğe yürüdü


facebook-paylas
Güncelleme: 14-09-2022 07:50:28 Tarih: 28-08-2022 18:06

Adnan Çoker ölümsüzlüğe yürüdü

22 Ağustos, Pazartesi, gerçek bir İstanbul Beyefendisinin,

çok değerli duayen sanatçımız Prof. Dr. Adnan Çoker’in vefat haberi ile sarsıldık.

bostancı escort bayan ümraniye escort bayan ümraniye escort anadolu yakası escort bayan göztepe escort bayan şerifali escort maltepe escort maltepe escort bayan tuzla escort kurtköy escort kurtköy escort bayan

 

Uzun zamandır hasta olduğunu biliyorduk.

Buna rağmen; her ölüm 95 yaşında bile gelse, zamansızdır.

 

Dün Çoker’i,

Mimar Sinan Üniversitesi ve Şakirin Camii’nde yapılan törenlerle

ölümsüzlüğe uğurladık.

 

Kurucusu Osman Hamdi‘nin ardından;
20. yüzyıl boyunca Akademi’ye değişik süreçlerde yön veren

Zeki Kocamemi, Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Sabri Berkel, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi

büyük isimler, sanatımıza ışık tutmuştur.

 

1960 ve 70’lerden sonra gelen kuşakta ise;

Akademi’nin önemli isimleri arasında artık

Adnan Çoker, Özdemir Altan, Neşet Günal ve daha sonra Devrim Erbil vardır.

 

Çoker; gerek yetiştirdiği öğrencileriyle,

gerek Doğu-Batı sentezini başaran üslubu ve sanat eserleri ile

Türk modern resminin içinde 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren;

sarsılmaz bir yer edinmiştir.

 

Minimal soyut sanatla,

Selçuk ve Osmanlı mimarisinin özgün buluşmasıdır, bu sentez.

 

Fakat Çoker, bununla yetinmemiş,

Akademi’nin özellikle 80’lerin başlarından itibaren yaşadığı üslup tartışmalarında

çağdaş sanatın ve kendisinden sonra gelen kuşakların önünü açan akademisyenlerin

başında gelmiştir.

 

Bu söylediklerimi hafife almayın.

Çünkü sanat ortamımızın kavgaları, savaşları kimi zaman da entrikaları

inanın siyasi arenamızdakileri arattırmaz,

hatta kimi zaman gazetelerin 1. sayfasına konu olur!

 

Çoker, bir yandan son derece ciddi, ödünsüz,

hatta kimi zaman katı bir insan olmuştur.

 

Kimi anlarda da tersine;
çok güleryüzlü, yüreklendirici ve esprili olmayı da çok iyi başarmıştır.

 

Çoker; gerek yapıtlarıyla gerek konuşmalarıyla

gerek yönlendirmeleriyle üç kuşak sanatçıyı kalıcı biçimde etkilemiş,

kelimenin tam anlamıyla bir “sanat profesörüydü”.

 

Normalde ben ressamlarla “profesör” sözcüğünü evlendirmeyi pek sevmesem de,

onun özelinde bu sıfatın kendisine çok yakışıyor.

 

Onun ağırlığı, Türk sanat ortamında; yarım asırdır, hep farklı olmuştur.

Evrensel, kültürlü, disiplinlerarası diyalog ve beslenmeye son derece önem veren 

muhteşem bir aydın kimliğidir bu.

 

Türk sanatının kabuk değiştirdiği 80’li yıllarda,

başta eski öğrencisi Yusuf Taktak’ın önayak olduğu ve

aralarında benim de birçoğuna katıldığım “Öncü Türk Sanatından Bir Kesit” sergilerinin de,

Günümüz Sanatçıları buluşmalarının da, gençlik buluşmalarına büyük destek vermiş,

çağdaş üslupların kabulü ve yerleşmesinde etkin rol oynamıştır. 

 

Hayatımda güvenini kazanmış olmaktan gurur duyduğum iki insan var.

Biri, Deniz Gezmiş’in efsanevi parkasını

ömründe ilk defa 68 Kuşağı 40. Yıl sergisi için

bana 2008’de emanet eden, rahmetli avukat Halit Çelenk’tir...

 

Benzer bir kıvancı bana ilk yaşatan kişi ise;
Adnan Bey olmuştur.

 

1985’te ben henüz Amerika’da yaşayan ve

arada Türkiye’de de sergiler açan bir sanatçıyken,

o yılların resim bölümü Başkanı olarak;
beni, Akademi’deki atölyesine öğrencileriyle davet etmiş ve

ömründe ilk defa, başka bir sanatçıya bu güveni göstererek;

benim bu gururu hissetmemi ve o günü en unutulmaz anılarım arasına almamı sağlamıştır.

 

Ne koca meydanlarda attığım siyasi nutuklar,

ne de UNESCO Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmalar

bana bu gururun dengini yaşatabilmiştir.

 

Adnan Bey’in bu konulardaki disiplinini ve ciddiyetini

tüm tarihsel perspektifleriyle beraber yakından tanıyanlar,

ne demek istediğimi çok iyi bilirler..

(Bu söyleşi, ilk kitabım “Boyanın Beyni”nde yer alıyor)

 

Adnan Bey ile beraber akşam yemekleri yemek,

sanat ortamını tatlılıkla “çekiştirmek”,

film, müzik veya üzerinde hiçbir zaman anlaşamayacağımız

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetiyle süslü maç sohbetleri yapmak,

hep; yeri doldurulmaz keyifler olarak, hatırımda kalacaktır. 

 

Işıklar içinde uyusun, mekanı cennet olsun…

 

(Rusya’nın Ukrayna saldırısına neden karşı durduğum konusunda Soner Yalçın’a yanıtım;

haftaya Perşembe, Cumhuriyet internet köşemde yayınlanacak)

 

 

Bedri Baykam  







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR SANAT Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA