gaziantep escort
Bugun...



Bakın, CHP neden devrimini yapmaya mecbur?


facebook-paylas
Güncelleme: 04-08-2023 14:42:29 Tarih: 04-08-2023 14:02

Bakın, CHP neden devrimini yapmaya mecbur?

CHP’de parti içi muhalif gruplar;

Türkiye’nin aydınlığa çıkması için en sistematik şekilde çalışarak,

Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü hayata geçirmek istiyor.

 

“Parti içi muhalefet” derken;
“sıfatları olanlar gitsin, bu sıfatlar bize geçsin” diye düşünenlerden değil,

CHP’nin gerçek anlamda halka açılmasını isteyenlerden bahsediyorum. 

 

Ve ne yazık ki;
medyada bu gerçekleri birçok tecrübeli insan dahi, göremiyor.

 

Mesela; sol gazetelerdeki tecrübeli yazarlar bile,

“Hem içeriden, hem dışarıdan; CHP’ye ağır saldırı var. Tek dertleri de CHP’yi bölmek” diyebiliyorlar. 

 

İyi niyetle yapılmış, ama gerçeklerden uzak bu yorumlara inananlar var.

Adeta; CHP’nin %25’e takılmasına da razılar. 

Partinin; sürekli olarak, dar bir oligarşik yapı tarafından yönetilmesine de sesleri çıkmıyor.

 

Bu öldürücü tekrarların artık son bulması için

büyük bir devrimin şart olduğunu göremeyen, teslim olmuş o kadar çok insan var ki!

Sanki, “CHP’liysen yapıcı eleştiri bile yapamazsın” gibi bir düşünceye takılmışlar.

 

Seçimlerden önce;
CHP önderliğinde Millet İttifakı’nın, sözde hedefi;
Çankaya dışında, Parlamento’da 400 sandalyeydi. 

 

Her birimizin sabah-akşam çalışarak verdiği desteğe rağmen;
umutlar yine başka bir bahara kaldı.

 

Ama, bütün toplumsal ve parti içi bağımsız muhalif grupların baskılarına rağmen;

“Gemiyi limana sağlam götürmek kaptanın görevidir” diyen Kemal Kılıçdaroğlu,

bir de üstüne “ayrılırsam parti boşta kalır” demekte bir mahsur görmüyor.

 

Eski Genel Sekreter Önder Sav’ın yanıtı kısa ve keskin: “Kalmaz!” 

 

Tabii ki kalmaz!

Yeter ki; CHP’nin ufuk çizgisine kilit vurmaya çalışanlar, artık gölge etmeyip çekilsin.

 

Dün, Cumhuriyet’le beraber tüm aydınlanmacı Türkiye’yi temsil eden

en önemli demokrat yayınlardan biri olan ve çok sevdiğim Sözcü Gazetesi bir hata yaptı.

“Nazar boncuğu” diyelim.

 

Manşette şunu yazmışlardı:

“Atatürk yaşasaydı,

bu karamsar tabloya böyle dudak büker, endişeli endişeli halimize bakardı.”

 

Yok, Atatürk tabii ki böyle yapmazdı.

Değerli dostum Sinan Meydan,

seçimlerden hemen sonra Cumhuriyet’te yayınlanan tam sayfa tarih yorumunda

“Atatürk Gibi Umutlu Olmak” başlığını kullanmıştı, tabii ki umutlu olacağız.

Umudu kalmayanın geleceği de yoktur.

 

Bugün; CHP’yi ve bu sayede, ülkeyi kurtaracak tartışmasız tek formül;

Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’ne geçiş yapılması.

Bu gerçekleşmedikçe; Ali gider, Veli gelir ve sonuç değişmez. 

 

Bugünkü tüzük delege ve kurultay yapısında;

Kılıçdaroğlu’nun eli, tabii ki çelik kadar güçlü.

 

Dağıtılan sıfatlar, toplanan imzalar ve

ufka doğru başkanla beraber yürümenin yeri doldurulamaz.

Pratik çıkar ilişkileri.

Ve en acısı; herkes bu çıkarların, Türkiye’nin de çıkarı olduğuna kendini inandırmış.

 

ÜLKEYİ KURTARMAYA MECBURUZ ÇÜNKÜ:

 

Türkiye’yi kurtarmanın tek yolu;

CHP’nin halka açılarak, %25 duvarını kırması ve halkın iktidarını sağlaması.

 

Bu gerçekleşmediği sürece;
dünya faşizmin ve kapitalizmin çıkar batağına saplanmış,

ekolojik dengeleri çökmüş bir ülke de yaşamaya devam edeceğiz.

 

Akbelen’de, Limak’ın milli servetimiz olan ağaçlara ve ormanlara yönelik saldırısı, 

gençlerin ve ninelerimizin, jandarma ve polisle karşı karşıya kalarak,

yaşadıkları korkunç sahnelere neden oldu. 

Böyle bir ülkede mi yaşamak istiyoruz!?

 

Yaşanan düzen bozukluğu,

ekonomik depresyon ve hukuksuzluğa sığınma;
her türlü toplumsal cinnet ve şiddetin, patlama yapmasına neden oluyor.

 

Daha birkaç gün önce;
Esenyurt’ta yaşanan mafya hesaplaşması,

bu ülkenin adaletinden kendilerine bir zarar gelmeyeceğini düşünenlerin;

gencecik insanları infaz etmesinin önünü açıyor.

 

Yalnız geçen yıl, silahlı şiddet olaylarında 2278 kişi canını kaybetmiş.

Kadınlar, yine yasaların katilleri koruduğuna güvenen erkekler tarafından

katledilmeye devam ediliyorlar.

 

Ülkenin, kimi siyasi partileri ve hatta kimi profesörleri;
kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin 6284 sayılı yasanın, derhal kaldırılmasını istiyorlar.

 

Mesela; Prof. Ebubekir Sofuoğlu isimli akademisyen,

bu yasayı savunan AKP’li kadınları bile, birkaç ay önce “cehennemlik” olarak niteledi. 

 

İktidar partisinin ve liderlerinin

kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik sistematik baskıları yönlendiren tarikatları

durmadan desteklemesi ve “ziyaret etmesi” ortaya; giderek kararan bir Türkiye çıkarıyor.

Yargı bağımsızlığı, her zamanki gibi ayaklar altında.

 

Bugün artık dokunulmazlığı olmayan ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu ve

sürekli olarak iktidarın hedef tahtasına oturtulan İmamoğlu;
kendini güçlü hissettikleri ilk anda;

iktidarın ağır bir satranç hamlesiyle karşı karşıya kalabilirler.

 

Kılıçdaroğlu,

“Erdoğan beni eleştirdiğinde alkışlayan hâkimin önüne,

dosyam gittiğinde neler olacak?” diye haklı olarak soruyor.

 

Can Atalay,
seçimlerden 10 gün sonra meclis başkanlığına aday gösterilmiş bir milletvekili iken;

anayasa ihlaliyle hala tahliye edilmemiş olması;

hem siyasi, hem hukuki ortamımız açısından akıl almaz bir durum.

 

“Pahalılık Erdoğan yüzünden” diyen genç,

seçimlerden önce yaka paça gözaltına alınırken,

aynı dönemde sahte videolar ve afişler propaganda döneminde kol geziyorken,

devlet mekanizmasına kılcal damarlarına sızarak;
çok kritik alanları kendi “eyaletinin arka bahçesi” haline getirmiş Menzil Tarikatı’nın

gazetelerde ve televizyonlarda boy boy hükümranlık dizileri yayınlanıyor.

 

“Laiklik nerede?” diye soranınız kalmışsa bilin ki;

anayasanın ilk üç maddesine de göz dikmiş bir güruh, sinsi bir şekilde fırsat kolluyor.

 

Feshane baskını, festival ve konser iptalleri

özellikle; batılı illerde,

özgürlükçü toplumun gericilik örneklerine alışmasını hedefleyen kabul edilemez bir uygulama.

Bu arada sevgili Barış Pehlivan’ın beşinci kez hapse girme ihtimali gündemde.

İnanılır gibi değil!

 

37 gündür hapiste bulunan Merdan Yanardağ;

bakın, ikinci tur seçimlerden dört gün önce ne demiş:

 

“Son 11 yılı, aşağı yukarı dinci faşizan totaliter bir rejim altında geçirdik.

Seçimi tekrar Erdoğan kazanırsa;
İslamo-faşist bir rejime 
yönelme olasılığı yüksektir.

 

Medya üzerindeki baskının, kuşatmanın artacağı ise; kesin görünüyor.

Ancak; bunu dünyanın sonu gibi görmemek de lazım.

Baskılara, mücadeleye alışkınız.” 

 

Merdan Yanardağ haklı.

Ne demiştik, “Atatürk gibi umutlu olmak.”

CHP’nin iç devrimi ile başlayacak, yeni dönem…

 

 

Bedri Baykam

 







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA